11. Lem'a’dan Sünnetin dayanağı ve kaynağını açıklayan bir cümle ile konumuza girelim.
"Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın sünnet-i seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef'ali, ahvalidir. Bu üç kısım dahi üç kısımdır: Feraiz, nevafil, âdât-ı hasenesidir. Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde, azap ve ikab vardır. Herkes ona ittibaa mükelleftir.” (Lem'alar/66)
Risale-i Nur Külliyatında hadislere nasıl bakılmalı ve nasıl değerlendirilmeli konusu külliyatın değişik yerlerinde bulunmaktadır ancak daha geniş şekliyle 24. Söz 3. Dal’da 12 asıl başlığı altında değerlendirilmiştir. Hadislere ilaveler konusu ve İsrailiyattan ilaveler ile ilgili olarak 14. Lem’a Birinci makamda izah edilmiştir. 19. Mektupta 19 İşaret başlığı ile çoğunlukla Peygamberimizin (asm) mucizeleri anlatılmıştır. Girişinde mucize tarif edilmiş, nübüvvetin isbatı yapılmış, mucizeler tasnif edilmiş ve vahiy konusuna kısmen değinilmiştir. 19. Söz’de peygamberliğin isbatı ile Peygamberimizin vasıf ve icraatları anlatılmıştır. 11. Lem’a’da Sünnet-i seniyye ve önemi çok mükemmel bir şekilde izah edilmiştir. 31. Söz’de Mirac konusu şimdiye kadar pek emsali olmayacak şekilde izah edilmiştir.
Külliyatın muhtelif yerlerinde de yine çeşitli cümleler bu konuyla ilgili bulunmaktadır. Risale-i Nur Külliyatını okuyan bir insan peygamberliğin hakikatini öğrendiği gibi dolaylı olarak da temel hadis kitaplarının ve hadis alimlerinin ismini öğrenmiş olur. Bir Nur talebesi hadis dendi mi kendi anlamasa da hiçbir şekilde inkar etmez, işi ehline bırakır ve haddini bilir. Üstadından aldığı derse binaen "aklın hilaf-ı hakikat gördüğü bir hadîsin inkârına kalkışma! "Ya bir tefsiri, ya bir tevili, ya bir tabiri vardır" der, ilişmez."
“Sünnet-i seniye, edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki altında bir nur, bir edep bulunmasın! Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etmiş: اَدَّبَنِى رَبِّى فَاَحْسَنَ تَاْدِيبِى
Yani "Rabb'im bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş." Evet, siyer-i Nebeviyeye dikkat eden ve sünnet-i seniyeyi bilen, kat'iyen anlar ki: Edebin envaını, Cenab-ı Hak habibinde cem'etmiştir. Onun sünnet-i seniyesini terk eden, edebi terk eder.” (Lem'alar/61)
“Sünnet-i seniyeye ittibaı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevaptar yapabilir.” (Lem'alar/56)
19. Mektup olan Mucizat-ı Ahmediye Risalesinde bir çok konuya değinilmiştir ama en çok Peygamberimizin (asm) mucizeleri anlatılmıştır. Bir insan sadece bu risaleyi okuyarak bir çok hadis alimini ve eserlerini öğrenmiş olur. Bir çok hadis kavramını da öğrenmiş olur.
Hadis ilminde geçen, en avam insanların dahi bilmesi gereken bazı terimler ve meşhur hadis imamlarının isimlerine külliyatta ne kadar yer verilmiştir. Bir bakalım.
Hadis ilminde bilinmesi gereken en önemli terim olan Kütüb-ü Sitte ifadesi külliyatta 8 kez geçmektedir. Külliyatta geçtiği yere bir misal:
“Evet, muhaddisînin muhakkikîninden "El-Hâfız" tabir ettikleri zatlar, lâekall yüz bin hadîsi hıfzına almış binler muhakkik muhaddisler hem elli sene sabah namazını işâ abdestiyle kılan müttaki muhaddisler ve başta Buharî ve Müslim olarak Kütüb-ü Sitte-i Hadîsiye sahipleri olan ilm-i hadîs dâhîleri, allâmeleri tashih ve kabul ettikleri haber-i vâhid, tevatür kat'iyetinden geri kalmaz.” (Mektubat/103)
Tevatür kelimesi de önemli bir hadis terimidir.
“Naklolunan haberler eğer tevatür suretinde olsa kat'îdir. Tevatür iki kısımdır. Biri "sarîh tevatür", biri "manevî tevatür"dür.
Manevî tevatür de iki kısımdır. Biri sükûtîdir. Yani, sükût ile kabul gösterilmiş. Mesela, bir cemaat içinde bir adam, o cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse cemaat onu tekzip etmezse sükût ile mukabele etse kabul etmiş gibi olur.
İkinci kısım tevatür-ü manevî şudur ki: Bir hâdisenin vukuuna, mesela "Bir kıyye taam, iki yüz adamı tok etmiş." denilse fakat onu haber verenler, ayrı ayrı surette haber veriyor. Biri bir çeşit, biri başka bir surette, diğeri başka bir şekilde beyan eder fakat umumen, aynı hâdisenin vukuuna müttefiktirler. İşte mutlak hâdisenin vukuu; mütevatir-i bi'l-manadır, kat'îdir. İhtilaf-ı suret ise zarar vermez.” (Mektubat/102)
Bu Kütüb-ü Sitte sahipleri kimlerdir ve bu imamların isimleri külliyatta geçiyor mu? Kaç kez geçiyor? İnceleyecek olursak:
İmam Buhari
Buhari ismi 19. Mektupta 33 kez, Şualarda ise 1 kez geçmektedir.
Kur'an’dan sonra en sahih kitaplar Buhari ve Müslim olduğu külliyatta belirtilmiştir. Yine sahih kelimesi de önemli hadis terim ve kavramıdır. Külliyatta geçtiği şekliyle bir-iki misal:
“Başta Buharî ve Müslim ki Kur'an'dan sonra en sahih kitap olduklarını, ehl-i tahkik kabul etmiş. Ve sair Sahih-i Tirmizî, Nesaî ve Ebu Davud ve Müsned-i Hâkim ve Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel ve Delail-i Beyhakî gibi kitaplarda an'anesiyle beyan edilmiştir.” (Mektubat/120)
“Şu mu'cize-i şeceriye, elbette tevatür-ü manevî kuvvetindedir; belki tevatür-ü hakikidir. Zaten sahabeden sonra tabiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır. Hususan Buharî, Müslim, İbn-i Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha; tâ zaman-ı sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki mesela Buharî'de görmek, aynı sahabeden işitmek gibidir.” (Mektubat/140)
"Buharî'de görmek, aynı sahabeden işitmek gibidir" ifadesiyle sanki bugünleri görmüş gibi Buharî'nin sahihliğine önemli bir vurgu yapmıştır.
Buharî 500 bin hadis içerisinden seçerek hadis kitabını oluşturduğuna külliyatta da vurgu yapılmıştır.
“İşte şu safi, hâlis, süt gibi latîf, şüphesiz mu'cize-i bâhire-i bereket, beş yüz bin hadîsi hıfzına alan Hazret-i Buharî başta olarak, Kütüb-ü Sitte-i Sahiha ile nakilleri, gözle görmek kadar kat'î olmakla beraber, Medrese-i Kudsiye-i Ahmediye (asm) olan Suffa'nın namdar, sadık, hâfız bir şakirdi olan Ebu Hüreyre'nin, umum...” (Mektubat/129)
Yine mevzu ve sıhhat terimi de önemli hadis kavramlarındandır.
“Daha hicretten iki yüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar. İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu ehadîsi tefrik ettiler, gösterdiler.” (Mektubat/123)
“Hem asr-ı saadette yazılan kütüb-ü ehadîsiye sağlam olarak devredilip tâ Buharî ve Müslim gibi ilm-i hadîsin dâhî imamlarının eline geçmiş. Onlar da kemal-i tahkik ile meratibini tefrik ederek, sıhhati şüphesiz olanları cem'ederek bize ders vermişler, takdim etmişler.” (Mektubat/131)
Hadis imamlarından Müslim 19. Mektup’ta 29 kez geçmektedir. Şualarda 1, Barla Lahikasında 1 toplamda 31 kez geçmektedir.
“Evet, muhaddisînin muhakkikîninden "El-Hâfız" tabir ettikleri zatlar, lâekall yüz bin hadîsi hıfzına almış binler muhakkik muhaddisler hem elli sene sabah namazını işâ abdestiyle kılan müttaki muhaddisler ve başta Buharî ve Müslim olarak Kütüb-ü Sitte-i Hadîsiye sahipleri olan ilm-i hadîs dâhîleri, allâmeleri tashih ve kabul ettikleri haber-i vâhid, tevatür kat'iyetinden geri kalmaz.” (Mektubat/103)
Muhaddis, muhakkik kavramları da yine önemli hadis ilminin terimlerindendir. Bu muhaddislerin bir çoğunun hadis hâfızı olduklarını öğrenmiş oluyoruz. Bir kişiye hadis hâfızı demek için 100 bin hadisi hıfzına alması gerekiyor. Bu zatlar aynı zamanda müttaki ve muhakkik insanlarmış.
Sünen kelimesi de yine önemli bir hadis kavramıdır. Burada özellikle Kitabı Sünen denmesi manidardır çünki Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve İbni Mace’nin kitaplarına sünen denirken özellikle Buhari ve Müslime kütüb-ü sahiha denir. Sahihi Buhari ve Sahihi Müslim tabirleri özellikle külliyatta geçer. Birçok hadis kitabına da sahihi kütüb denir ama bu tabir özellikle Buhari ve Müslim için kullanılır.
Tirmizi ismi 19. Mektup’ta 8 kez geçmektedir.
“Başta Tirmizî ve İmam-ı Beyhakî gibi muhakkikler, Hazret-i Ebu Hüreyre'den nakl-i sahih ile beraber haber veriyorlar ki Ebu Hüreyre demiş ki: Bir gazvede –başka bir rivayette Gazve-i Tebük'te– ordu aç kaldı.” (Mektubat/128)
Nesai ismi 19. Mektup’ta 4 kez geçiyor.
“Başta Nesaî olarak erbab-ı siyer, Osman İbn-i Huneyf'ten haber veriyorlar ki Osman diyor ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına bir âmâ geldi, dedi: "Benim gözlerimin açılması için dua et." (Mektubat/152)
“İmam-ı Beyhakî ve Nesaî nakl-i sahih ile haber veriyorlar ki: Muhammed İbn-i Hâtib isminde bir çocuğun koluna kaynayan tencere dökülmüş, bütün kolunu yakmış. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm meshedip tükürüğünü sürdü, dakikasında şifa buldu.” (Mektubat/155)
Ebu Davud ismi 19. Mektup’ta 4 kez geçmektedir.
“Başta Buharî ve Müslim ki Kur'an'dan sonra en sahih kitap olduklarını, ehl-i tahkik kabul etmiş. Ve sair Sahih-i Tirmizî, Nesaî ve Ebu Davud ve Müsned-i Hâkim ve Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel ve Delail-i Beyhakî gibi kitaplarda an'anesiyle beyan edilmiştir.” (Mektubat/120)
“Ashab-ı Kütüb-ü Sitte'den İmam-ı Hâkim Müstedrek'inde ve Ebu Davud Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî Şuab-ı İman'da tahric buyurdukları: اِنَّ اللهَ يَبْعَثُ لِهٰذِهِ اْلاُمَّةِ عَلٰى رَاْسِ كُلِّ مِأَةِ سَنَةٍ مَنْ يُجَدِّدُ لَهَا دِينَهَا
yani "Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor." hadîs-i şeriflerine mazhar ve mâsadak...” (Barla Lâhikası/165)
İbni Mâce ismi külliyatta 2 kez geçmektedir.
“Birinci Misal: Başta İmam-ı Mâce ve Darimî ve İmam-ı Beyhakî nakl-i sahihle Hazret-i Enes İbn-i Mâlik'ten ve Hazret-i Ali'den ve Bezzar ve İmam-ı Beyhakî Hazret-i Ömer'den haber veriyorlar ki üç sahabe demişler…” (Mektubat/137)
“Üçüncüsü: İbn-i Mâce haber veriyor ki: Mâ-i Zemzem'den bir kova su, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma getirdiler. Bir parça ağzına aldı, kovaya boşalttı. Kova misk gibi rayiha verdi.” (Mektubat/163)
Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel 19. Mektup’ta 4 kez geçmektedir. Ahmed İbni Hanbel ismi külliyatta 7 kez geçmektedir.
“Ve sair Sahih-i Tirmizî, Nesaî ve Ebu Davud ve Müsned-i Hâkim ve Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel ve Delail-i Beyhakî gibi kitaplarda an'anesiyle beyan edilmiştir.” (Mektubat/120)
“Dördüncüsü: İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel haber veriyor ki: Bir kuyudan bir kova su çıkardılar. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm içine ağzının suyunu akıtıp kuyuya boşalttıktan sonra, misk gibi rayiha vermeye başladı.” (Mektubat/163)
Ahmed İbni Hanbel’in hadis eseri Müsneddir.
İmamı Beyhakî ismi külliyatta 15 kez geçmektedir.
“Başta İmam-ı Beyhakî, ehl-i hadîs haber veriyorlar ki: İmam-ı Ali gayet hasta idi. Izdırabından, kendi kendine duâ edip inliyordu. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm geldi, dedi: اَللّٰهُمَّ اشْفِهِ ve ayağıyla Hazret-i Ali'ye dokundu, "Kalk!" dedi; birden şifa buldu. İmam-ı Ali der ki: "Ondan sonra o hastalığı hiç görmedim." (Mektubat)
Şifa-i Şerif veya Kadı İyaz külliyatta 9 kez geçmektedir.
“Allâme-i Mağrib Hazret-i Kadı-yı İyaz, Şifa-i Şerif'inde ulvi bir senetle ve Buharî sahibi gibi mühim imamlardan nakl-i sahih ile haber veriyorlar ki Hâdim-i Nebevî Hazret-i İbn-i Mesud der ki: "Biz, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında taam yerken, taamın tesbihlerini işitiyorduk." (Mektubat/145)
Darimî külliyatta 1 kez geçmektedir. Eserinin adı Sünendir.
“Birinci Misal: Başta İmam-ı Mâce ve Darimî ve İmam-ı Beyhakî nakl-i sahihle Hazret-i Enes İbn-i Mâlik'ten ve Hazret-i Ali'den ve Bezzar ve İmam-ı Beyhakî Hazret-i Ömer'den haber veriyorlar ki üç sahabe demişler: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, küffarın tekzibinden müteessir olarak mahzun idi.” (Mektubat/137)
Yine hadis imamlarından İbn-i Hibban külliyatta 2 kez geçmektedir.
“Beşinci Misal: Başta Buharî, İbn-i Hibban, Davud, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha müttefikan Hazret-i Enes'ten, Ebu Hüreyre'den, Osman-ı Zinnureyn'den, Aşere-i Mübeşşere'den Said İbn-i Zeyd'den haber veriyorlar ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Ebubekiri's-Sıddık, Ömerü'l-Faruk ve Osman-ı Zinnureyn ile Uhud Dağı'nın başına çıktılar.” (Mektubat/146)
İbn-i Cevzi ismi külliyatta 4 kez geçmektedir.
İyi bir muhakkik olduğunu fakat biraz tenkitte aşırıya gittiğini söylerek Bediüzzaman da onu tenkit eder.
“Evet fenn-i hadîsin muhakkikleri, nakkadları o derece hadîs ile hususiyet peyda etmişler ki Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın tarz-ı ifadesine ve üslub-u âlîsine ve suret-i ifadesine ünsiyet edip meleke kesbetmişler ki yüz hadîs içinde bir mevzuu görse "Mevzudur." der. "Bu, hadîs olmaz ve Peygamber'in sözü değildir." der, reddeder. Sarraf gibi hadîsin cevherini tanır, başka sözü ona iltibas edemez. Yalnız İbn-i Cevzî gibi bazı muhakkikler, tenkitte ifrat edip bazı ehadîs-i sahihaya da mevzu demişler. Fakat "Her mevzu şeyin manası yanlıştır." demek değildir; belki "Bu söz hadîs değildir." demektir.” (Mektubat/103)
İmam-ı Hâkim külliyatta 6 kez geçmektedir. Hadis ile ilgili olarak 2 kez geçmektedir. Kitabının adı Müstedrek olarak geçmektedir. Yukardaki bölümde geçtiği yerler verildi.
İmam-ı Suyuti külliyatta 2 kez geçmektedir.
“Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmla mükerrer surette müşerref olan Celaleddin-i Süyûtî ve asrın imamı, tahric ve tashih ile; Mübarekü'l-Yemame ismiyle meşhur bir zatı, daha yeni dünyaya geldiği vakit, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına getirmişler. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ona müteveccih olmuş. Çocuk tekellüme başlamış اَشْهَدُ اَنَّكَ رَسُولُ اللهِ demiş.” (Mektubat/155)
“Sonra ehl-i keşfin tasdikiyle; yetmiş defa Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm temessül edip yakaza halinde onun sohbetiyle müşerref olan Celaleddin-i Süyûtî sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik ettiler.” (Mektubat/123)
İmam-ı Mâlik külliyatta 4 kez geçmektedir. Hadis ile ilgili olarak ise 2 kez geçmektedir.
“Başta İmam-ı Mâlik, Muvatta kitab-ı muteberinde, Muaz İbn-i Cebel gibi meşahir-i sahabeden haber veriyor ki Hazret-i Muaz İbn-i Cebel dedi ki: Gazve-i Tebük'te bir çeşmeye rast geldik, sicim kalınlığında güç ile akıyordu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm emretti ki: "Bir parça o suyu toplayınız." Avuçlarında bir parça topladılar. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, onunla elini yüzünü yıkadı; suyu çeşmeye koyduk. Birden çeşmenin menfezi açılıp kesretle aktı, bütün orduya kâfi geldi.” (Mektubat/133)
Muvatta hadis kitabını da öğrenmiş oluyoruz.
İmam-ı Şuayb ve İmam-ı Katade külliyatta 1 kez geçmektedir.
“Başta Buharî, Müslim, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Şuayb, İmam-ı Katade gibi pek çok ehl-i sahih bir cemaat, sahabelerden, başta hâdim-i Nebevî Hazret-i Enes, Hazret-i Câbir, Hazret-i İbn-i Mesud gibi meşahir-i sahabenin bir cemaatinden, parmaklarından suyun kesretle akması ve orduya içirmesi nakl-i sahih-i kat'î ile beyan edilmiştir. Bu nevi mu'cize-i mâiyeden, pek çok misallerinden dokuz misali beyan edeceğiz.” (Mektubat/131)
İbn-i Ebî Şeybe hadis alimi külliyatta 2 kez geçmektedir.
“İbn-i Ebî Şeybe –muhakkik-i kâmil ve muhaddis-i meşhur– haber veriyor ki: Bir kadın bir çocuğu, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına getirdi. O çocukta bir bela vardı, konuşmuyordu, aptal idi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bir su ile mazmaza etti, elini yıkadı. O suyu kadına verdi, çocuğa içirsin ferman etti. Çocuk o suyu içtikten sonra, hastalığından ve belasından bir şey kalmadı. Öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki ukalâ-yı nâsın fevkine çıktı.” (Mektubat/154)
Taberanî külliyatta 2 kez geçmektedir.
“Şifa-i Şerif sahibi ve meşhur İbn-i Ebî Şeybe ve Taberanî gibi mevsuk ve sahih muhakkikler rivayetiyle, Hazret-i Ebu Hüreyre der: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bana emretti: "Mescid-i Şerif'in suffasını mesken ittihaz eden yüzden ziyade fukara-yı muhacirîni davet et!" Ben dahi onları aradım, topladım.” (Mektubat/126)
İbn-i Cerir-i Taberî külliyatta 2 kez geçmektedir.
“Demek maânî-i mensusa, müteselsilen menba-ı Risaletten alınmıştır. Hattâ İbn-i Cerir-i Taberî bütün maânî-i Kur'an'ı muan'an senet ile müteselsilen menba-ı Risalete îsal etmiş ve o tarzda, mühim ve büyük tefsirini yazmış.” (Mektubat/431)
“Yine Müslim ve İbn-i Cerir-i Taberî gibi hadîsin dâhî imamları başta olarak, kütüb-ü sahiha nakl-i sahih ile meşhur Ebî Katade'den haber veriyorlar ki Ebî Katade diyor…” (Mektubat/134)
İbn-i Abdi'l-Berr bir kez geçmektedir.
“İbn-i Abdi'l-Berrbn-i gibi bir allâme-i asır ve ehl-i tahkikin büyüklerinden nakil ve tashih ediyorlar ki: Gazve-i Uhud'da Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın halazadesi olan Abdullah İbn-i Cahş harp ederken kılıncı kırıldı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ona bir değnek verdi. O değnek, onun elinde bir kılınç oldu.” (Mektubat/150)
İmam-ı Celil İbn-i Vehb 3 kez geçmektedir.
“Hem yine İmam-ı Celil İbn-i Vehb haber veriyor ki: O gazvede Hubeyb İbn-i Yesaf'ın omuz başına bir kılınç vurulmuş ki bir şakkı ayrılmış gibi dehşetli bir yara açılmış. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm onun kolunu omuzuna eliyle yapıştırmış, nefes etmiş; şifa bulmuş.” (Mektubat/152)
İmam-ı Bağavî bir kez geçmektedir.
“İmam-ı Bağavî tahrici ve tashihi ile haber veriyor ki: Ali ibni'l-Hakem'in Gazve-i Hendek'te küffarın darbesiyle ayağı kırıldı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm meshetti. Dakikasında öyle şifa buldu ki atından inmedi.” (Mektubat/154)
Ebu İshak-ı İsferanî 2 kez geçmektedir.
“İlm-i kelâmın büyük imamlarından meşhur Ebu İshak-ı İsferanî naklediyor ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm direğin yanına gitmedi; belki direk onun emriyle, onun yanına geldi. Sonra emretti, yerine döndü.” (Mektubat/143)
Ebu Nuaym 3 kez geçmektedir.
“Başta Ebu Nuaym Delail-i Nübüvvet'te, ehl-i hadîs haber veriyorlar ki: Enes'in evindeki kuyuya, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm tükürüğünü içine atıp dua etmiş, Medine-i Münevvere'de en tatlı su o olmuş.” (Mektubat/162)
İmam-ı İbn-i Adiyy bir kez geçmektedir.
“İmam-ı Beyhakî ve İmam-ı İbn-i Adiyy gibi bazı mühim imamlar, Hazret-i Enes İbn-i Mâlik'ten haber veriyorlar ki Enes demiş…” (Mektubat/169)
Hasan-ı Basrî 2 kez geçmektedir.
“Meşhur Hasan-ı Basrî, şu hâdise-i mu'cizeyi şakirdlerine ders verdiği vakit, ağlardı ve derdi ki: "Ağaç, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma meyil ve iştiyak gösteriyor. Sizler daha ziyade iştiyaka, meyle müstahaksınız." (Mektubat/143)
Hüseyin-i Cisrî külliyatta 6 kez geçerken 19. Mektupta 2 kez geçmektedir.
“Hüseyin-i Cisrî rahmetullahi aleyh o kitaplardan yüz on dört delil nübüvvet-i Ahmediyeye dair çıkarmıştır. "Risale-i Hamîdiye"de yazmış.” (Mektubat/178)
“Sekizinci Misal: Başta meşhur İbn-i Huzeyme Sahih'inde, râviler Hazret-i Ömer'den naklediyorlar ki: Gazve-i Tebük'te susuz kaldık. Hattâ bazılar devesini keser, susuzluktan içini sıkar, içerdi. Ebubekiri's-Sıddık, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma dua etmek için rica etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm elini kaldırdı, daha elini indirmeden bulut toplandı, yağmur öyle geldi ki kaplarımızı doldurduk.” (Mektubat/135)
“Hazret-i İmam-ı Cafer-i Sadık, pederleri İmam-ı Muhammedü'l-Bâkır'dan, o da pederi İmam-ı Zeynelâbidîn'den, o dahi İmam-ı Ali'den nakleder ki…” (Mektubat/127)
“Sünnete ittiba etmeyen, tembellik eder ise hasaret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise cinayet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkit ise dalalet-i azîmedir.” (Lem'alar/67)
“Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et!” (Mektubat/129)