Kur’an kırk vecihle mu’cizedir. Yani beşer eliyle yazılması mümkün değil, taklidi kabil değil. Kainattaki bütün tasarrufatı mu’cize olan, yani beşer tarafından kabili taklit olmayan masnuların, mevcudatın Halık-ı Zülcelali, Kelam sıfatından gelen Kur’an’ına da bu mucizelik mührünü basmıştır. Kur’an’ın, binler i’caz delilleri vardır. Kur’an’ın yedi vecihle harika ve yedi vecihle mu’cize ve kırk veçhi icazının izahat ve tafsilatını bu asrın fehmine yazılan, Kur’anın parlak bir tefsiri olan Risale-i Nurlara havale ederek şu kadar deriz ki.
Kırk veçhi i’cazından bir veçhi i’cazı (Mu’cizevi yönü) olan mazi ve müstakbele dair kevni ve hadisevi olayları haber vermesi ve verdiği haberlerin aynen çıkmasıdır.
Kur’an’ın nazil olduğu asırdan günümüze, hatta kıyamete ve ebedül abada kadar verdiği hadsiz gaybi ihbaratını tayyedip sadece bu asrımıza ve yakın tarihimize dair verdiği haberlere bakarsak fevkalade bir yekün teşkil ettiğini görürüz.
Bu necip Millet, Kur’an’a bin sene hizmet eden, alem-i islam’ın kahraman kumandanı ve bu aziz vatan, alem-i İslam’ın ileri bir karakolu olup olması ve ahirzamanda başına gelen felaketlerin, alem-i İslamı derinden alakadar etmesi hasebiyle Kur’an’ın Sahibi Zülcelali, ihata eden ilmi muhitiyle dehşetli hadiseleri haber vermiş ve ehl-i imanın zaafa düşen imanlarını takviye, musibete maruz kalanlara, kıssa-i enbiya ile sabır ve metanet ve bu ağır şerait altında Kur’anın hakaikine hizmet etmeye çalışan Kur’an şakirtlerini de terğip etmiştir.
İşte bu kısım haberlerden bazısı ki, Osmanlının son zamanlarına, Sultan Abdulhamid ve Sultan Abdülaziz devrelerine, hilafetin hitamına, ecnebilerin, Avrupalıların Kur’an’a hücumlarıyla Kur’an’a ve İslama suikast tarihlerine, elektriğin ve Risale-i Nurun zuhurlarına, en kara kara bir halet içerisinde Ankara’daki ahirzaman fitnelerinin zuhuru mebdeine ve tahribatçı müthiş eşhasına ve devrelerine ve gele gele ta yazıma medarı bahs olan “vellezine keferü evliyauhumuttağut” (Bakara suresi .257) ayetinin 1417,(hicri) miladi 1998 tarihine tekabül eden “dehşetli bir tuğyan”dan ve tuğyan çalışmasını yapanların namlarına işareten haber vermesine kadar.
Şimdiki münkirlerin ilkleri asrın başındaki tağutlarıdır. Kur’an’ın ahkamıyla ve nuruyla mübareze eden ve söndürmeye çalışan tağutların iki üç devrelerinden sonra son dördüncü devrelerini muhafazaya ve ihyaya çaba gösteren, tuğyan mesleğinde giden, yani hicri 1417 de yani 1998 tarihindeki (tahribatta ilklere göre küçük olan) dostlarıdır (veli).
Bu necip milletin, iradesinin hakim olmaya, gerçek hürriyete ve asayiş içerisinde terakkiyata gidişatını durduran ve milletçe debelenip durduğumuz ve içerisinden çıkmaya çalıştığımız 28 Şubat olaylarını tarihini ve tahribatını (tuğyan ile) tarif eden işte bu ayettir.
İşte Kur’an’ın ilmi muhit bir Zat-ı Zülcelalin kelamı olduğunun binler delilden bir delili. Hem akla, hem göze hitap eden bir delil. Tahribatın tarihine, mahiyetine, yapanların isim ve keyfiyetlerine ve bunalım ve zülumat manasına olan tuğyan faaliyetlerine işaret eden bir ayet.
Bu ayet imanımızı perçinliyor. Tağuti tahribatların içerisinde olmadığımızdan binler şükrettiriyor. Safi berrak, Nur ve Nurani hizmetlerin sahibi olan Kur’an hizmetkarlarını, sebat ve metanetle, müsbet iman hizmetiyle devam etmelerini teşvik, tuğyana götüren cereyanlara kapılmamalarını emretmekle enbiyanın necatlarını nazara vererek biz ehli imana teselli verir.
Kur’an’ın hurufatının Kainatın zerrat ve mürekkebatı ile çarpımı ile hasıl olan rakamlar adedince Kur’an’ın sahibi Zat’ı Zülcelale hamd ve Kur’an’ı inzal ettiği Zat-ı Ahmedi’ye’ye selatü selam olsun. Amin.