Kur'an alfabesiyle yazılan mezar taşlarını suya gömdüler

İnkılap ve devrim bekçilerinin İslamiyet ile mücadelesinde dil bağını kopararak halkın tarihle ilişkisini kesme operasyonunda yeni bir gerçek ortaya çıktı

Haber Yorum: Serdar Aslan
RİSALEHABER - Tarihler 1 Kasım 1928'i gösterdiğinde, medeniyeti İslam ile yükselen Anadolu topraklarında "Harf Devrimi" olarak anılan 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun"u kabul edildi. Bununla Anadolu halkının yüzyıllardır kullanageldiği Kur'an Alfabesinin kullanımı yasaklanarak yerine Türkçe'ye uyarlanan Latin Alfabesi esas alındı. Böylece Anadolu halkı köklerinden koparılarak, İslam'dan arındırılması! projesinin bir ayağı daha gerçekleştirilmiş oldu. Bu tarihten sonra Kur'an-ı Kerim de dahil olmak üzere Kur'an alfabesiyle yazılan her kitap suç kapsamına alınarak halk, devrim kanunlarına muhalefet etmek suçuyla yüz yüze geldi. 

HARF DEVRİMİ RUHUMUZU ÇALDI

Medeniyetimizin üzerinde yükseldiği Kur'an harflerinin bağrımızdan sökülerek alınması ve bunun muasır medeniyetler seviyesine çıkmak adına gerçekleştirilmesi esnasında din ve tarihimiz ile en kuvvetli bağımız olan dil, devrim tarafından çalındı.

Diktatörlük ve darbe yönetimlerinde; bir gecede cahil damgası yiyen halk, Kur'an-ı Kerim'ler de dahil olmak üzere toplumsal hafızamızı meydana getiren bir çok eseri toprağa gömmek zorunda kalmış, kalanı da mimsiz medeniyetin ateşlerinde yakılarak kül edilmişti. Diğer yandan asırlarca muhafaza edilen Osmanlı arşivleri; seri yangınlarla! yok olmaya yüz tutmuş, kalanı da kilolarla kağıtçılara satılarak yıllar sonra yurtdışında ortaya çıkmıştı. Bu durumdan Osmanlı kütüphaneleri gibi üniversite, hastane, kitabe, mezar taşları gibi bir çok şey de nasibini aldı. Taş ve Mermer üzerine nakşolunan birçok osmanlıca ibare veya ayet sıvayla yada mermer kaplama suretiyle gözönünden kaldırıldı.

İnkılapların bekçiliğini yürüten zihniyet Kur'an Alfabesi ve İslamiyet ile mücadelesini uzun süre devam ettirdi. Bu mücadelede ezan ve kametin türkçe okunması da vardı, mezar taşlarının imhası da.

TARİHİ AYIP VAN'DA DA ORTAYA ÇIKTI

Van'ın Gevaş İlçesi'nde Van Gölü kıyısında yıllardır gizli kalan tarihi bir ayıp ortaya çıkarıldı.

Tarihi Selçuklu mezar taşlarının yaklaşık 70 yıl önce sökülüp iskele yapıldığı ve bu iskelenin de sular altında kaldığı YYÜ bilim insanları ile Sualtı Görütülü Yönetmeni Dalgıç Tahsin Ceylan tarafından fotoğraf ve görüntülerle belgelendi. "70 yıl önce" şeklinde ifade edilen tarih yaklaşık 1946 yıllara tekabül ediyor. TBMM'de CHP’den Başkaleli İbrahim Arvas, Muzaffer Koçak, Rüstü Oktar milletvekilli olarak Van'ı temsil ettiği tarihler. Bu yıllarda Van Belediye Başkanlığında ise Salih Türkoğlu bulunmaktadır. (1927 - 1950)

Bir dönem var olduğu öne sürülen 'Van Gölü Canvarı'nın gündeme geldiği 1994 yılında Van Gölü'nde çalışma yapan Sualtı Görüntü Yönetmeni Dalgıç Tahsin Ceylan, tesadüfen Gevaş kıyılarında çektiği fotoğraflarla tarihi bir ayıbı yıllar sonra ortaya çıkardı.

MEZAR TAŞLARININ ORTAK NOKTASI: TARİH VE KUR'AN ALFABESİ

Dalış yaptığı bölgede 22 yıl önce çektiği mezar taşlarının aynısını gören Ceylan, bunları görüntü ve fotoğraflayarak belgeledi.

Ceylan, şöyle dedi: "İlk fotoğrafları 1994 yılında çektim. Yıllar sonra geldiğimde o bölgeyi aradım ancak bulamadım.

Geçen gün Gevaş'ta yapılan bir organizasyonda Belediye Başkanı Sinan Hakan'ın konuşmasıyla tarihi mezar taşlarını burada olduğunu öğrendiğimde çok heyecanlandım. Hemen Prof.Dr. Mustafa Sarı, dalgıç Murat Kulaç ile birlikte o bölgeye daldık.

Tarihi mezar taşlarının iskele yapıldığını bir kez daha fotoğraf ve görüntülemeyi başardık. Burası şimdi su altı fotoğrafçıları için bulunmaz bir mekan durumunda."

TARİHİ İHANET SUALTI MÜZESİ'NDE SERGİLENECEK

Dalış ekibinde bulunan YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, DHA muhabirine yaptığı açıklamada, Van Gölü'nün dünyada eşi bulunmayan bir eko sisteme sahip olduğunu belirterek, tarihi eserlerinde Van Gölü'ne ayrı bir önem kazandırdığını ifade etti.

Gevaş Belediye Başkanı Sinan Hakan, daha önce burada Selçuklu Mezarlıklarının taşlarını söküldüğü yönünde duyumlarının olduğunu belirterek, "Bu duyumlarımız gerçek oldu. Bu taşların sökülüp burada iskele yapıldığı belgelendi.

Bundan sonra yapacağımız çalışmayla burayı su altı müzesi haline getirerek su altı dalış turizmine açmayı amaçlıyoruz" dedi.

SAİD NURSİ KUR'AN ALFABESİNİ MUHAFAZA İÇİN MÜCADELE VERDİ

Huruf-u Kur'aniye, yani Kur'an harflerinin muhafaza edilmesi ve kullanılmaya devam etmesi için en ciddi mücadele verenlerden birisi Risale-i Nur eserlerinin müellifi Bediüzzaman Said Nursi hazretleridir. Said Nursi hazretlerinin -mecburen ve gizlice- el altından çoğaltılan eserleri için uzun yıllar Kur'an alfabesini mecbur tutmuş, her fırsatta Nur talebelerinin bir görevinin de 'Kur'an hattını muhafaza etmek' olduğunun üzerinde durmuştu. 

Dilin imhasıyla aynı anda hem tarihi ve hem de dini ile irtibatı kesilen Anadolu halkının iman kurtarma mücadelesinde Nur talebeleri kalemleri ve Risale-i Nur eserleriyle 'Kur'an harflerinin korunması' mücadelesinde emek sarfetmişlerdi. Daha sonra ateşi harlayan din düşmanlarının artan saldırıları karşısında Bediüzzaman Said Nursi hazretleri talebeleriyle istişare ederek Latin Harfleri ile de eserlerin çoğaltılmasına izin verdi. Fakat hayatı boyunca yazışmalarında ve eserlerinde Kur'an alfabesini kullanmaya devam etti. 

Bu hassasiyet halen Risale-i Nur hizmetinde bulunan gruplar tarafından devam ettirilmektedir. 

Kaynak: RisaleHaber.com

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Özel Haberleri