Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Hâkka Suresi 40-47. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
40,41 . Şübhesiz ki o (Kur’ân), çok şerefli bir elçinin (peygamberin, vahiyden ibâret) sözüdür. Hem o, bir şâir sözü değildir! Ne kadar az îmân ediyorsunuz!
42,43 . (O,) bir kâhin sözü de değildir! Ne kadar az ibret alıyorsunuz! (O,) âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. (*)
44,45,46 . Eğer (o peygamber), bize isnâd ederek bazı sözler uydursaydı, (biz) onu mutlakā kuvvet(li bir azab)la yakalardık! Sonra elbette onun can damarını keserdik!
47 . O takdirde (de) sizden hiçbir kimse ondan (bunu) men‘ ediciler değildir.
(*) “Kur’ân, Arş-ı A‘zam’dan (en büyük arştan), İsm-i A‘zam’dan (Allah’ın en büyük isminden), her ismin mertebe-i a‘zamından (en yüksek mertebesinden) geldiği için, (...) bütün âlemlerin Rabbi i‘tibâriyle Allah’ın kelâmıdır. Hem bütün mevcûdâtın (varlıkların) İlâhı ünvânıyla Allah’ın fermânıdır. Hem bütün semâvât ve arzın (göklerin ve yerin) Hâlık’ı (yaratıcısı) nâmına bir hitabdır. Hem rubûbiyet-i mutlaka (umum kâinâtın Rabbi olmak) cihetinde bir mükâlemedir (konuşmadır).” (Zülfikār, 25. Söz, 3)