Önceki gün dersimiz Kur’an da tekrar edilen ayetlerle ilgili idi. Diğer bir ifade ile “Emirdağ Çiçeği” idi.
Özetle dersin konusu: Tenkit edecek bir açık bulamayan Şeytan ve Şeytanın yandaşları Kuran’daki tekrar edilen ayetlere dil uzatmışlar.
Bediüzzaman Hazretleri de bunlara “Emirdağ Çiçeği” başlıklı dersiyle harika bir cevap vermiş. Yüksek bir ders niteliği taşıyan bu cevabi yazıyı okumanızı tavsiye ederim.
O kadar veciz ve selis anlatılmış ki, okuyan her kes barekallah, maşallah diyor.
Üstad bu dersinde Kur’an daki bu tekrarın hem mu’cize olduğunu hem de edebi açıdan yüksek bir edebiyat örneği teşkil ettiğini vurgulamış.
Avam-ı nas yani okuryazar olmayan cahil kitleler okuduğunda gayet açık ve net anlarken yüksek seviyedeki ehass-ı havas da Kur’andaki tekrar edilen ayet ve surelerdeki hakikatlerden feyiz almalarına sebep olacak en güzel ifade tarzı seçildiği beyan edilmiş ve örneklerle ispat edilmiş.
Enteresandır Kur’andaki edebi güzellik bu derse de sirayet etmiş selaset, cezalet, edebi yükseklik… Edebiyat adına ne dersen var.
Beni acizane en çok etkileyen yaklaşım tarzı idi. İnsan psikolojisini iyi bilen Bediüzzaman hazretleri, olaya o açıdan bakmış ve bir insanın güzel bir haber karşısında adeta dilini yutacağı ve o haberi tekrar be tekrar dinlemek isteyeceği vurgulanmış.
Mesela idama giden bir mahkûmu düşünün tam sehpaya çıkacağı zaman Hızır gibi biri gelip “sana müjdeler olsun, idamdan kurtuldun, beraat ettin, dahası Padişaha vezir oldun işte sana berat ve atama yazıları” dese o insan için bu haber ne denli önemli olur.
Ve “inanmıyorum” diyerek tekrar tekrar aynı haberi duymak isteyecektir. O haberin kendisine yüzlerce defa tekrar edilerek okunsa o kişi bıkmadan dinleyecek ve her duyuşunda ayrı bir zevk ve ayrı bir lezzet alacaktır, mutlu olacaktır.
Aynen onun gibi biz fani insanlar tabiat karanlıklarında boğulma derecesindeyken Hızır gibi yetişen Kur’an ve hakikatleri ve onun bu asırdaki bir mucize-i maneviyesi hükmündeki Risale-i Nurların geleceğimiz ile ilgili verdiği haberlerin değeri idama giden şahsa getirilen haberden çok daha fazla öneme ve değere sahiptir.
Herkesin ister istemez yaşayacağı ölüm gerçeğinin yokluğa gitmek olmadığını, dünya cehenneminden cennet bahçelerine, saadet saraylarına bir geçiş olduğunu bize müjdeleyen Kur’an’daki hakikatler değil midir?
Cennet saraylarında yaşamak dünyadaki vezirlikten de hatta padişahlıktan da dünyanın sultanı olmaktan da daha kıymetli ve daha önemli değil midir? Elbette önemlidir ve kıymetlidir. İnsan bu haberi binlerce kez dinlese ve tekrar tekrar okusa azdır, yetmez. Bir defa okumak insanı tatmin etmez.
Hem insana verilen nimetlere dikkat çekilmiş had ve hesabı olmayacak kadar çok nimetlere gark edilen insan maalesef aynı derecede karşılık vermediği vurgulanmış. Verilen nimetlerin şükrünü eda etmek şöyle dursun nankörlük ederek inkar cihetine gittiği ifade edilmiş.
İşte tekraratın bir kısmı da bu meseleye dikkat çekmek için olduğu vurgulanmış. Yani insan çok nankör ve çok zalim, verilenleri görememekte ve hatta inkar etmektedir. Cenab-ı Allah insanın bu vurdumduymazlığına dikkat çekmektedir.
Adeta şunu da mı görmüyorsunuz? Bu nimeti de mi inkâr edeceksiniz? Şu kadar bolluk içinde yaşadığınız halde hala inkâr mı ediyorsunuz? Diyerek tekrar be tekrar ikaz ediyor. Bu açıdan bakıldığında yapılan tekrarların fazla olmadığı tam yerinde ve bıktırmayacak usandırmayacak miktarlarda olduğu örneklerle ispat edilmiştir.
İşte okuduğumuz bu derste Kur’an’daki tekrarların en önemli gerekçelerinin bunlar olduğu vurgulanıyor. Kur’anın baştan sona müjdeler içeren bir kitap olması ve İnsanın gelecekle ilgili tüm endişelerini gideren bir haber niteliği taşıması aynı zamanda verilen nimetlerin çeşitliliği karşısında insanın lakaytlığı tekrarı gerektiriyor.
Lafı uzatmadan sizi bu derse havale edersek sanırım daha doğru olur. Asay-ı Musa Onuncu mesele… Buyrun…