Ülkü Özel akagündüz'ün haberi:
Kadınların bir okul gibi devam ettiği Kur'an kursları pek de haberdar olmadığımız sosyalleşme merkezleri aslında. İnsan psikolojisi üzerine kitaplar okuyan, konferanslar takip eden yeni nesil hocaları bir sırdaş ve terapist gibi gören kadınlar, "Kur'an okuyarak öfkemizi yendik." diyor.
Hikâyesini anlatacağımız Kur'an kursu, çocukların yaz tatillerinde gittiği kurslardan değil. Okullarla aynı tarihte açılıp, aynı tarihte kapanan ve haftanın beş günü eğitim veren bir kurstan söz edeceğiz. Araya bir merak tohumu atalım hadi; genç kızlar ve kadınlar bu kursa neden koşarak geliyor ve sıralarda oturan herkesin yüzü neden böyle gülüyor? Ve bir itirafta bulunalım; Kur'an kurslarının üniversiteye gidememiş ya da okulu bitirmiş ama bir iş bulamamış genç kızların, ev kadınlarının ve hatta ninelerin hayatında bu denli önemli bir yer işgal ettiği hiç aklımıza gelmezdi. Şimdi Atik Valide'ye gidelim ve hanımları sekiz ay boyunca her sabah saat sekizde yollara düşüren bu kursun özelliği nedir, öğrenelim.
Genç-yaşlı, çocuklu-çocuksuz, eğitimli-eğitimsiz 85 hanım hangi beklentiyle geliyor buraya? Hocaları ne bekliyor? Amaç yalnızca Kur'an-ı Kerim'i düzgün okumayı öğrenmek midir? Öğrencilerin beklentilerine gelmeden önce, kursun tecrübeli yöneticisi Hacer Atasoy'u dinleyelim: "Öğrencilerimizin İslam'ı doğru kaynaklardan öğrenmesini istiyoruz. Burada en azından hangi merdivenin doğru yere çıkacağını görüyorlar. Kur'an-ı tecvitli okumayı öğretiyoruz ama okuduklarını anlamalarını da önemsiyoruz. Kısa sûrelerin tefsirini yapıyoruz ki beş vakit ne okuduklarını bilsinler." Bu sene bütün öğrencilere mealli Kur'an-ı Kerim dağıtan kursun müfredatında ibadet, itikat ve siyer dersleri de var. Kursun yüzde seksenini evli ve çocuklu hanımların oluşturduğu ve o hiç bitmeyen ev işleri yüzünden en temel bilgilerin bile eksik kaldığı düşünülürse bu derslerin önemi daha iyi anlaşılır. Kursta, gençlerle yaşlıların, iyi okuyanlarla yeni öğrenenlerin hatta üniversite mezunlarının sınıflarının ayrılmış olması da çok anlamlı. Birileri sular seller gibi okurken diğerlerinin canı sıkılmasın ve dahi nesil farkı minik tatsızlıklara yol açmasın diye düşünülmüş bu incelikleri kim hesap edebilir?
Yeni nesil hocalar hem sırdaş hem terapist
Kendilerini geliştirmek için okuyan, konferanslar, seminerler düzenleyen yeni nesil Kur'an Kursu hocaları elbette. Psikiyatr Kemal Sayar'dan aile içi iletişimi, İlahiyatçı Mahmut Çamdibi'nden ise eğitim psikolojisini dinleyen hoca hanımların her ay bir kitap okuyup beraberce tahlil etmek gibi bir gündemleri de var. 'Öfke Dansı' (Harriett Lerner) ve 'Dokuz Yüz Katlı İnsan'ı (Dr. Mustafa Merter) okuduktan sonra mesela, ruh hallerine daha temkinli yaklaşır olmuşlar. Şimdi diyebilirsiniz ki burası bir Kur'an kursu, insan psikolojisinin derinliklerine inmek şart mıdır? İşte burada, en başa dönelim ve hayretle fark ettiğimiz bir gerçeği fısıldayalım: "Kur'an kursu aynı zamanda bir terapi merkezidir." İnsanın olduğu yerde dert olmaz mı? Evden ancak Kur'an kursu için çıkabildiğini düşünün bir kadının, bir yaşlıya ya da hastaya baktığı için bunalmış olduğunu ya da eşinden, kayınvalidesinden eziyet gördüğünü... Ne yapacak, kurs kapısının girişinde hocanın yolunu gözleyecek. Halden anlayan, yol gösteren biri değil midir en acil ihtiyacı? İçlerinden biri, "Hocam" demiş Hacer Atasoy'a, "Dertleşecek kimsem yok, ne kız kardeşim ne ablam..." Sonra içini dökmüş bir sır küpüne döker gibi... "Paylaşmak acıları azaltır." diyor Hacer Hoca, "Sadece dinlememiz bile yetiyor, bizden sır çıkmayacağını biliyorlar." Kadınlar bu yüzden koşarak geliyorlar kursa, "Bugün, dünden daha güzel okudun." diyen müşfik bir ses özgüvenlerini yükseltiyor, daha da önemlisi Kur'an'ı Kerim mucizevî bir şekilde sağaltıp iyileştiriyor. Söz birliği etmişçesine aynı şeyi söylüyor hanımlar, hepsinin gönlüne bir sükûnet halısı serilmiş sanki, artık daha tahammüllü olduklarından, çocuklarına bağırmadıklarından bahsediyorlar. Gençlerden biri de kurstaki dersler sayesinde panik atağından kurtulmuş. Daha ne olsun!
Kursla ilgili her şeyi anlattık da hafızlık talebelerinden bahsetmedik. Yedi kişiden oluşan hafızlık sınıfının ayrı bir hocası var ama hocaların tespiti, hafızlığın yatılı kurslarda daha kolay yapılabildiği yönünde. Hafızların hocası Sema Salihpaşaoğlu, "Kur'an-ı yaşadığın zaman hafız olursun. Bülbül gibi okusan da öğrendiklerini uygulamadıktan sonra hiçbir kıymeti yok. Biz de belli ayetlerde duruyor ve açıklamasını yapıyoruz ki anlayalım ve Efendimiz gibi Kur'an ahlakıyla ahlaklanalım."
Kurs bitiminde iğne oyası dersleri
Atik Valide Kız Kur'an Kursu'nda başka hoşluklar da var. Kurs bitiminde isteyenler iğne oyası dersine katılabiliyor ve hoca nezaretinde kızlarına çeyiz hazırlayabiliyor. Önceki senelerde hem kat sayı sorunu hem de başörtüsü yasağı yüzünden üniversiteye gidemeyen ve boşluğa düşen İmam-Hatip'li kızlar için kursta ebru dersleri düzenleyen Hacer Atasoy: "Okul birincisi olduğu halde evde oturan öğrencilerimiz vardı. Onları hem sanatla buluşturduk hem de Kur'an kursu hocalığına hazırladık. Üsküdar Müftüsü Mehmet Gök'ün desteği olmasa yapılacak işler değildi bunlar." diyor.
Zaman