7 Nisan 2012 Cumartesi günü 28257 sayılı Resmi Gazete’de “Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an eğitim ve öğretimine yönelik kurslar ile öğrenci yurt ve pansiyonları yönetmeliği” yayınlandı.
Bu yönetmelik 2000 tarihli aynı konuya yönelik başka bir yönetmeliği de ortadan kaldırıyor.
Yönetmeliğin birinci bölümü “amaç, kapsam, dayanak ve tanımlar” başlığını taşıyor.
Madde 4 de bu Yönetmeliğin Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkında kanuna dayanarak hazırlandığını belirtiyor.
Söylemeye, yazmaya gerek yok, son iki madde de yürürlük ve yürütme maddeleri.
Bu Yönetmeliği Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bağlı bulunduğu Bakan yürütecek.
Yönetmelikten görebildiğim kadarıyla temel madde aşağıdaki madde:
MADDE 25 - (1) Okulların tatil olduğu zamanlarda, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlı olarak Kur’an-ı Kerim’i ve mealini öğrenmeleri, dini bilgilerini geliştirmeleri, dini içerikli sosyal ve kültürel etkinliklerden yararlanmaları amacıyla Kur’an kurslarında, camilerde ve müftülüklerce uygun görülecek yerlerde mülki amirin onayı ile yaz Kur’an kursları açılır.
Star gazetesi bu yönetmelik haberini şöyle yansıtıyor:
“Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an kursları yönetmeliğini değiştirdi. Buna göre Kur’an kursuna katılmak için şahısların başvurusu ve çocukların velilerinin onayı yeterli sayılacak: 28 Şubat darbesi ürünlerinden biri olan Kur’an kurslarına giden çocuklara 12 yaş sınırı getiren uygulama sona erdi. Diyanet, Kur’an Kursları Yönetmeliği’ni değiştirerek küçük çocukların Kur’an kurslarına gitmemesi için uygulanan yaş sınırına son verdi. Buna göre artık çocuklar okulların tatil olduğu zamanlarda velisinin isteğine bağlı olarak Kur’an kurslarına gidebilecek.”
Buraya kadar aktardıklarım resmi bilgiler, gazete haberleri; biraz da kendi yorumlarımı yazayım.
28 Şubat’ta Kur’an kurslarına başlamak için 12 yaş sınırı konmuş idi; bu düzenleme ile bu sınır kaldırılıyor, çok da iyi yapılıyor ama meselede yine de bir büyük tuhaflık var.
Tartışılan konu ailelerin çocuklarına, resmi ve zorunlu eğitim-öğretim dışında, arzu ederlerse, dini konularda bilgi verebilmeleri; Türkiye özelinde bu konu Kur’an kursu olarak tezahür ediyor.
Peki, bu resmi ve zorunlu eğitim dışındaki bir kurs konusunun bu kadar resmiyet içinde ele alınması niye?
Kur’an kurslarına yönelik bir konuda bu resmi dil rahatsız edici değil mi?
28 Şubat yasak garabetini bir kenara bırakalım, bugün bu konunun yönetmeliklerle, anayasal (!) bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı kapsamında düzenlenmesi niye?
Bir yönetmelik çıkarılıyor, resmi gazetede yayınlanıyor, yürürlük ve yürütme maddeleri var; ailelerin çocuklarına dini bilgiler aktarma sürecinin bu kadar devlet çarklarının içine hapsedilmesinin mantığı ne?
Dinin tek parti döneminde devlet kontrolüne alınış mantığı malum da, aynı mantığın muhafazakar ve demokrat olduğunu söyleyen bir siyasi iktidar tarafından da izlenmesinin rasyoneli nedir?
Dini bilgi aktarma süreçleri devlet süreçlerinin dışına çıkarılamaz mı?
Devletin bu alana müdahalesi sadece ve sadece en minimalist, en özgürlükçü kamu düzeni kriterlerine indirilemez mi?
Dinin devlet boyunduruğundan kurtarılması için radikal adımlar atılması da gerekiyor ise (mesela tevhid-i tedrisat kanunu) bunları neden özgürce tartışmıyoruz?
Anayasal kısıtlar nedeniyle AK Parti bunları konuşamıyor ise, muhafazakar olan ve olmayan sivil toplum niye konuşmuyor?
Star