Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’i Hz. Muhammed’e ve onun şahsında bütün müminlere bir hayat rehberi olarak göndermiştir. Cenab-ı Hak dileseydi Kur’an’ı iki kapak arasında bir Mushaf olarak da indirebilirdi. Nitekim Tevrat, Hz. Musa’ya yazılı levhalar halinde indirilmiştir. Fakat Allah Teala, kendi iradesi ile Kur’an’ı toptan ve kitap halinde değil de genelde olaylara ve ihtiyaçlara göre bazen tek tek ayetler ve bazen sureler halinde indirmiştir.
Nüzül döneminde yaşayan insanların yaşam tarzları ve alışkanlıkları dikkate alınarak indirilen Kur’an, insanların yanlışlarını düzeltmede ve hayatlarına yön vermede tedriciliği (Furkan 32), yani aşama aşama bilgi veren bir uslubu gözetmiştir. Bu durum da insanların alışkanlıklarını bir anda değiştirmesinin zorluğuna işaret etmektedir.
Kur’an'ın derilere, taşlara, develerin kürek kemiklerine yazılması, dönemin bir vakıası olarak değerlendirilmelidir. Günümüzde zorluk gibi telakki edilen bu tür yazma usulleri, o günün şartlarında düşünüldüğünde yapılması mümkün olan bir şey olduğu gibi dönemin muhataplarının yakındığı bir mesele de olmamıştır.
Ayrıca Kur’an’ın Hz. Peygamber tarafından hıfzedilmesi ve korunması hususunda da Allah Teala'nın Hz. Peygamber’e yardım ettiği Kur’an’da açıkça anlatılmaktadır. Kıyame suresinde “(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da bize aittir.” (Kıyame 16-19) buyrulurken; Hicr 8‘de de “Şüphesiz o zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.” buyrulmaktadır.
Bu ayetler Allah Teala'nın Kur’an’ın hıfzı ve korunmasında en büyük desteğini ifade etmektedir.
sorularla İslamiyet