Kur’an dramatik sahneler kurarak hakikatleri anlatır, bunlar edebiyatın tasarımlayamayacağı büyük vakalardır. Yedinci asırda Kur’an kıyameti anlatır, demek Allah’ın indinde, zaman ve olmuş olacak olmadığından, kıyamet olmuştur bu da onun sahnesidir veya herşeyin nasıl olacağı bildirilmiştir. Eğitimin bir gayesi de ilerde olacak şeyi anlatmaktır. Allah "sizi ikna etmek için her türlü meseli, temsili kullandık" diyor ama bir trajik sonra yorumla, "velakinla tefkehün-lakin onlar düşünmezler" buyuruyor.
Kur’an'da Allah çok kıyamet sahnesi anlatır. Bediüzzaman bu yüzden Kur’an sineması der. Çok ileri düşünen bir insandır. Karia suresi; "elkaria melkaria." Nedir karia? "Vemadreke malkaria." Karianın ne olduğunu sana ne bildirdi? Burada kariayı izah eder bir sahne ile. O gün insanlar yayılmış uçan pervaneler gibi olur. Koca insan bir uçan pervanedir. Ne kadar vahşi bir görüntü. "Yevme yerününnasi kelferaşismebsus." Arkasından kıyamet ile dağları anlatır. "Vetekünül cibalü kelehnilmenfuş." Dağlar da didilerek atılan yün gibi olur. Sıra insanlara geldi ya insanlar ne olacak. "Ve emmamen sekulet mevazinühü." Ama tartıları kimin ağır gelmişse, "fehüveişiyetin radiye" işte o razı olacağı bir hayattadır.
Sonra ikinci şahıslara sıra geldi. Oppozit men. "Veemmamen heffet mevazinühü, feemmame haviye." Ama tartıları kimin hafif gelmiş ise onun anası Haviyedir. Şimdi haviyenin ne olduğunu anlatır. "Vemadrake mahiye." Haviyenin ne olduğunu sana ne bildirdi? "Narün hamiye." Dehşet veren bir ateştir.
Kur'an korkuyu anlatır, insanın korkmasını anlatır. Korku ihtiyattır. Bu vahşi sahneleri anlatarak insanları uyarmanın ötesinde canhıraşane ikaz eder.
Üç sahnede kıyamet, tabiatın tamamen değişmesi, arkasından hesap. Ağırlar, hafifler, sonra ceza. Dehşet veren bir ateş. Tam sinema sahneleri. Bediüzzaman nasıl sinema kelimesini burada kullanmış, yerinde bir kullanım. Bediüzzaman da çok beliğ ikaz sahneleri anlatır. “Aya bu insan zanneder miki başıboş kalacak."
Bediüzzaman da Kur’an’ın ikili mukayeselerini yapar çok yerde.
“İşte ey nefsim hayatının böyle ulvi gayata mütecevvih olduğu ve şöyle kıymetli hazineleri cami olduğu halde, hiç akıl ve insafa layık mıdır ki, hiç ender hiç olan muvakkat huzuzat-ı nefsaniyeye geçici lezaiz-i dünyeviyeye sarfedip zayi edersin.”
Tekasür suresi de yine kıyamet sahneleri ihtiva eder. “Elhakümüttekasür/çokluğunuz sizi oyaladı. Hatta zürtümülmekabir /hatta kabristanlara kadar ziyaret ettiniz. Kellasevfe talemune/hayır ilerde bileceksiniz. Sümmekellasevfetalemune/Sonra yine gerçeği ilerde bileceksiniz. Kellalevtalemune ilmel yakin /sonra siz yakın bir ilimle bilmiş olsaydınız. Leterevünnelcehime/kesinlikle siz cehennemi göreceksiniz. Sümmeletevünneha aynelyakin/sonra kesinlikle aynelyakin sırrı ile onu göreceksiniz. Sümmeletüselünne yevmeizin aninnaim/ Sonra mutlaka o gün nimetlerden sorgulanacaksınız.
Bu surelere göre duygularımızı akord etseydik gözümüzden yaş eksilmezdi. Tekid ve tekrar için kullanılan kelimelere bak. Hatta, hayır, sümme kella, kellalev talemune, kesinlikle, sümme, sümme... Dokuz yerde, sekiz ayette güçlendirmek için ikazları tekrarlıyor. Dilde bunlara vurgu kelimeleri deniyor.
Oyalanmak bir kelime. Hayat bir oyun ve eğlencedir, levhün ve laibün. Ama eğlenmek uygulamada neredeyse hayatın gayesi olmuştur. "Mal da yalan mülk de yalan var biraz da sen oyalan” sözü de bu hakikati ifade eder.
Ayetlerde sürekli ihtar eden, ikaz eden, korkutan kelimeler birbiri arkasınca sıralanmıştır. İnsan cehennemi görmemiştir ama ayetin anlattığı ile sanki Allah göstermek istiyor, dehşetin farkında olmaya davet ediyor. İlmelyakin, ilmen görmek, ateşi görmeden ateşin varlığını bilmek, ikincisi göz ile ateşi görmek. Hem ilmen görülecektir, hem de gözle görülecektir. Burada vakanın öznesi olabileceğine dair dehşetli bir hatırlatma vardır. İşin ciddiye alınması gerektiğine dair tehditler zinciri.