Kur’an’ın şaşırtıcı etkisi

Ediz SÖZÜER

Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı Dersleri-43: Kur’an’ın Şaşırtıcı Etkisi

Eğitim programımızın “Vahyin Hakikati ve Kur'an'ın Allah'tan Geldiğinin İspatı” isimli bölümünün altıncı dersini takdim ediyoruz. Sunulan hakikatlerin tam olarak hissedilerek pekiştirilmesi için görsel destekli ders videosunu da yazının sonundaki adresten izlemenizi tavsiye ediyoruz.

(7. Şua - Ayet-ül Kübra Risalesi”nin 17.Mertebe, 4.Nokta - İzah Metni)

Eser metnindeki 4. noktada eğer ciddiyetle ve dikkatle üzerinde düşünülecek olursa, Kur’ân’ın gerçekten çok özel bir yönünden bahsedildiği görülecektir. Kur’ân’ın çok tekrar edilse de usandırmama özelliği ve asırlar geçtiği halde herkes, her zamanda yanında bulabildiği ve bilhassa her çeşit ilim tabakasından insanların başvuru kitabı olduğu halde gençliğini, tazeliğini halen koruyabilmesi ifadeleri, ilk etapta delilsiz ve subjektif bir iddia ve kişiye bağlı değişen bir yorum gibi gelebilir.

Fakat gerçekten öyle midir? Lezzetli bir yemeğin tadının milyonlarca insan tarafından sevilip, takdir edilmesi ve geniş insan kitlelerinde güzel bir şekilde kabul görmüş olması hadisesi ne türden bir şeydir? Zevklerin ve hazların kişiye özel olduğu öne sürülerek denilebilir mi ki, o yemeğin bu etkileyici başarısının hiçbir kıymeti ve hükmü yoktur! Denilemeyeceği açıktır. O halde o yemeğin tadı, lezzeti, kalitesi ve rakipleri olan diğer birçok yemeğe olan açık ara galibiyeti, hiç de o kadar tamamen soyut ve subjektif olan kuru bir iddia değildir. Çünkü dileyen herkes yemeğin lezzetini arzu ederse bizzat deneyebilir. Bu kadar meşhur olmuş bir yemek, elbette çoğu insan tarafından deneneceği ve gerçekten lezzetsiz ve kalitesiz bir özellikte ise toplumdaki makbuliyetini ve her nasılsa kazanmış olduğu yalancı şöhretini uzun yıllar boyunca koruyamayacağı ve git gide unutulmaya mahkûm olacağı tartışmasız bir gerçektir.

Şimdi biz de diyoruz ki: Kur’ân’ın üslubunun tatlılığı ve usandırmayan manevî lezzeti konusundaki dünya çapındaki şöhreti, hiç de öyle “tamamen soyut ve sübjektif” bir iddia denilip geçiştirilebilecek basit bir mesele değildir.

Hiç mümkün müdür ki bu iddia gerçek olmasın ve Kur’ân, milyonlar insanın kalbinde, aklında, dilinde ve kulağında asırlar boyunca bu kadar yer etsin? Hâlbuki Kur’ân’da, manasını anlamayanlarca dahi dinlenildiğinde veya okunduğunda açıkça hissedilen o kadar apayrı bir tat ve bambaşka bir üslup vardır ki, halen dikkatle inceleyenleri ve kalbiyle yönelerek, samimî olarak dinleyenleri müthiş bir şekilde etkilemeye devam ediyor.

Kur’ân manevî bir sofradır ve her damak tadına uygun mest edici lezzetlerle doludur. Arzu eden buyursun, denesin ve görsün. Kendi şahsımda tecrübe ettiğim bu manada çok sayıda Kur’ân ayeti ve sure vardır. Bir Risale-i Nur okuyucusu olarak özellikle eserlerde geçen pek çok Kur’ân ayetinin bir kısmının manasını mealen, bir kısmının da mealiyle birlikte birçok kelimesini ve cümle kuruluşunu anlayarak telaffuz edebilme imkânı buluyoruz. Hakikaten manası ile beraber düşünülerek okunan kelimeler ve ahenkli cümle kuruluşlarının, kulağınızda ve aklınızda uyandırdığı his hem çok zevkli, hem de çok ulvî..

Genel manasına aşina olduğumuz özellikle Mekke’de inmiş kısa surelerin gerçekten de çok güçlü ve çarpıcı bir edebî üslubu olduğunu ruhen açık bir şekilde hissediyorum . (Birkaç tane numune vermek gerekirse: Rahmân, Nebe, Alak, Tin, Tarık, Tekvir, Zariyat ve Rad Sureleri. Bu surelerin bir kaçını kalp kulağınızla dinleyiverin ve ne hissettiğinize bir bakın.)

Fakat ben kimim ki? Kur’ân’dan asırlar sonra gelmiş, ne dinî bir altyapısı olan, ne de Arapça bilen, modern dünyanın bir şehir çocuğu. Sadece, Kur’ân hakikatlerini en güzel bir biçimde günümüz insanının anlayışına takdim eden Risale-i Nur’u üniversite yıllarında tanıma fırsatı bulmuş meraklı bir genç. Eğer on dört asır önce bir Arap bedevisinin  (A.S.M.) elinden çıkmış (daha doğru tabiriyle onun eliyle gönderilmiş) bir kitap, bu gencin ruh dünyasını böyle etkileyebiliyorsa bu gerçekten olağanüstü bir hadisedir.

(O “Arap bedevîsi” olan “Kâinatın Sultanı”na, kâinatın bütün ömründe geçen en küçük zaman dilimlerinin toplam adedinin, yine kâinatın en küçük madde parçacıklarının tamamının toplamının birbirleriyle çarpımları adedince salat ve selam olsun!)

Böyle şaşırtıcı bir etki, kişisel bir kanaat veya subjektif bir iddia olduğu söylenilerek bir kenara koyulamaz. Hele de şu muazzam ve harika kitap olan Kur’ân halen daha dünyanın her tarafında hiçbir kitapta olmadığı kadar hürmetle, merakla ve âdeta aşkla okunmaya devam ediyorsa, bu basit bir hadise değildir. Bunun adına açık tabiriyle mucize denir. Yani bir insanın yapmaktan aciz kaldığı harika bir olaydır.

O halde o söz bir insan tarafından söylenmemiştir, o sadece bir aracıdır. Şerefli ve doğru sözlü büyük bir peygamber tarafından bizlere ulaştırılmıştır.

Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı Ders Videosu: (Hayallerin Ötesinde Bir Manevî İnkılâb)  

https://youtu.be/Rz2a7omw3ks

Not: 6 Mayıs 2017 Ct. 16.45 tarihinde sunulacak “Kader ve İradenin Hakikati-2 (Kadere İman Esasının İspatı-Kader Risalesi İzahı)” dersimizin detaylarına https://risaleinuregitimprogrami.com  adresinden ulaşabilirsiniz.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.