Bismillahirrahmanirrahim
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Kur’ân’ın yüksek meziyetlerinden biri de şudur ki: Kesrete ait bahislerden sonra vahdet tezkirelerini yazıyor. Tafsilden sonra icmal yapıyor. Cüz’iyatın bahislerinden sonra rububiyet-i mutlakanın düsturlarını, sıfât-ı kemâliyenin namuslarını fezlekelerle zikrediyor.
Bu gibi fezlekelerin, âyetlerin sonundaki faideleri, âyetlerin ortalarında zikredilen mukaddemelere neticeler hükmündedirler.
Veya illet olurlar, ta ki sâmiin fikri âyetlerde zikredilen cüz’iyatla meşgul olup ulûhiyet-i mutlaka mertebesinin azametini unutmasın ki, ubudiyet-i fikriyesine halel gelmesin. (Mesnevi-i Nuriye, Şule)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ahvâl-i istikbal : gelecekteki haller
ahvâl-i mâzi : geçmişteki haller
âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
azamet : büyüklük, yücelik
bahis : konu
cüz’iyat : ferdî şeyler; bir sınıfa ait bireyler
dâvet : çağırma
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
düstur : kâide, kural
ecdad : atalar, cedler
ezkâr : zikirler, Allah’ı anmalar
farz etmek : var saymak
fâsık : günahkâr
feyiz : mânevî gıda
fezleke : hülâsa, özet; âyetlerin sonlarındaki anafikirler ve konuların dayandığı İlâhî isimler
fiilî : hareketle, fiil ile ilgili
Hâdî : doğru ve hak yolu gösteren, hidayet veren, Allah
hakikat : gerçek
halel : eksiklik, zarar
hâlet : durum, hâl
hâlî : hâl ile ilgili
himmet : mânevî yardım
hürmeten : saygı duyarak
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki!
icmal : özet
iktiza : gereklilik
illet : esas sebep
istikbal : gelecek zaman
kafile : grup, topluluk
kemâl-i ehemmiyet : tam ve mükemmel bir önem
kesret : çokluk
Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyân : açıklaması ve ifadesi mu’cize olan Kur’ân
lâtife : duygu, his
lisan : dil
mânevî : mânâya ait, maddî olmayan
mârifet : Allah’ı tanıma, bilme
matlub : istek, arzu
mevcudât-ı mâziye : geçmişteki varlıklar
meziyet : üstün özellik
Mugîs : yardım dileyenler için yardıma yetişen, Allah
Muîn : yardımcı, yardım eden, Allah
mukaddeme : başlangıç
mukayese : kıyaslama
namus : kanun, düstur, anayasa
rububiyet-i mutlaka : Allah’ın herşeyi kuşatan, kayıtsız ve sınırsız egemenliği, yaratıcılığı, terbiyesi
sâmi : dinleyen, işiten, kulak veren
sıfât-ı kemâliye : Allah’ın noksandan uzak olduğunu ifade eden mükemmel sıfatları, nitelikleri
silsile-i neseb : soy zinciri
sual : istek
şek : şüphe, tereddüt
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümler
şümul : kapsam
tafsil : ayrıntı
tekid : sağlamlaştırma, kuvvetlendirme
teşhis etmek : belirlemek
tezkâr : zikretme
tezkire : hatırlatmaya yarayan yazı, hatırlatma yazısı
ubudiyet-i fikriye : fikrî kulluk; düşünce ve tefekkür şeklinde yapılan kulluk
ulûhiyet-i mutlaka : hiçbir kaydı ve şartı olmayan sınırsız ilâhlık, mutlak ilâhlık
ulviyet : yücelik
umumiyet : genellik, herkese ait olma
vahdet : birlik, teklik
velev : eğer, hattâ, olsa bile…
velî : Allah dostu
yakîn : kesin ve doğru bilgi, şüphesizlik
zikir : Allah’ı anma
zikretme : söyleme, belirtme