Türkiye'de kurbanla ilgili haberlerin ve programların pek çoğunda, kurban kesmenin ne kadar "ilkel" bir eylem, kurban kesen insanlarınsa ne kadar "barbar" insanlar oldukları imajı üretiliyor bolca.
Sanki dünyayı cehenneme çevirenler, tabiatı tahrip edenler, medeniyetlerin kökünü kazıyanlar, ozon tabakasını delenler, insanları kitleler hâlinde katledenler, kurban fikrinden yoksun olan seküler Batılılar değil de, Müslümanlarmış gibi son derece ilkel bir şekilde saldırılıyor kurbana; ve böylelikle seküler kültürün tahayyül bile edemeyeceği bir barış, kardeşlik, ruh, sulh ve sükûn iklimi her yıl zehir ediliyor. Hem de Müslüman bir ülkede! Nasıl bir hâlet-i rûhiyedir bu, anlamak zor gerçekten!
Oysa kurban, seküler Batı düşüncesinin insan, Tanrı ve kâinât tasavvurunun ne kadar sığ ve sorunlu olduğunu bütün boyutlarıyla görmemize imkân tanıyan muazzam bir "kapı" açıyor önümüze.
Kurbanı, sığ algılama biçimlerine kurban edenler, aslında insanı ve hakîkati kurban ettiklerini nasıl idrak edebilirler ki?
* * *
Kurban insana, ne olduğunu, varlık hiyerarşisindeki rolünü, imkânlarını ve zaaflarını hatırlatan, bilfiil yaşatarak öğreten muazzam varoluş biçimlerinden biridir.
Kurban insanı, ölüme, Rabbine ve başka zamanlarda olamayacağı kadar hayata, hayatın en görünmez bölmelerine yak/ın/laştırır.
Ölümden uzaklaşan insan, insanı kolaylıkla öldürme biçimleri ve araçları geliştirmekten; Tanrı'dan uzaklaşan insan, kendisini tanrılaştırma ilkellikleri geliştirmekten ve nihayet hayattan uzaklaşan insan, insanın hayatını kolaylıkla cehenneme dönüştürmekten kurtaramaz kendisini.
Kurban, bize, varoluşun, hayatın, ölümün sırlarını bilfiil yaşatarak öğretir.
Kurban bize, insanın, Tanrı olamayacağını, haddini bilmesi gerektiğini, çünkü bu dünyayı, hayatı, güneşi, ayı, yeri ve göğü insanın yaratmadığını; yaratan değil, yaratılan bir varlık olduğunu; bu dünyadaki yerini, büyük varlık hiyerarşisindeki konumunu idrak ettirerek, insanın azmanlaşmasını önleyen; kendisine hayatın bütün nimetlerini bahşeden Yaratıcı'yı sarsıcı bir şekilde hatırlatan; insanın bâkî değil fânî; bu dünyanın kalıcı değil geçici; hayatın sonsuz değil, sonlu olduğunu iliklerine kadar hissetmesini ve öğrenmesini mümkün kılan muazzam bir hatırlatıcı'dır.
Kurban, bu dünyada kendisine her tür nimeti lûtfeden Yaratıcısı'na şükretmesini sağlayarak insana, hayat konusunda, varlıklar konusunda, ölüm konusunda derinlikli bir duyarlık ve şuur armağan eden son derece öğretici, terbiye edici, insanın ufkunu görünür görünmez âlemlere açan, Tanrı, ölüm ve hayat gerçeğini bütün boyutlarıyla kavratan ve böylelikle daha insanca, daha huzur ve sükûn dolu, daha kardeşlik ve barış dolu bir hayat sürmesinin yollarını gösteren bir lütfudur Allah'ın kullarına.
Hem de öylesine muhteşem bir lütufdur ki kurban, kurbanın kesilmesinden hemen sonra insanı, hayatı, yerle gök arasını, bütün varlıklar âlemini muhteşem bir bayram, coşku, neşe, sulh, sükûn ve kardeşlik havasıyla donatır ve insanın bütün varlıklarla bütünleştiği eşsiz bir ilâhî senfoni bahşeder insana.
* * *
Seküler insan, Tanrı'yı "öldürmüş", kendisini vahşî dürtülerinin esiri hâline getirmiş, insanlık tarihinde pek benzeri olmayan bir insan tipidir: İnsanın en vahşî, ilkel, zayıf insanaltı özelliklerini sonuna kadar azmanlaştırmakla, insanı özgürleştirdiğini sanan tuhaf bir yaratıktır.
Kurbana isyan eden seküler insan, aslında, bu dünyaya ilâhî müdahaleye isyan eder: Bu dünyaya ille de bir varlık müdahale edecekse, o varlık sadece insan olmalıdır; başkası değil. İnsanları, tabiatı, bütün farklı medeniyetleri yok eden bir insan tipinin, kurbana isyan etmesi ne kadar komik, öyle değil mi?
Oysa kurban, insana insanlığını ve hakîkati hatırlatır. Kurban insanı insanî duyarlıklarla donatır. Seküler Batı toplumlarının insanları, tabiatı, kültürleri duyarsızca, vicdansızca katledilmelerinin sırrı, kurban fikrinden mahrum olmalarında gizlidir.
Unutmayalım: Karındeşen Jack'ler, Frankenstein tipleri, Engizisyonlar, insanların cayır cayır yakıldığı cadı kazanları, milyonlarca insanın fırınlara atılarak sürüler ve kitleler hâlinde katledildiği holokostlar... gibi insanlıkdışı eylemler, kurban fikrinden yoksun olan, dolayısıyla insana, hayata, ölüme ve Tanrı'ya ilişkin bir duyarlık ve şuura sahip olamayan seküler uygarlığın marifetleridir.
O yüzden Müslüman bir ülkede, kurbana bu kadar saldırılması, insanın havsalasının alabileceği bir şey değildir. Yuh yani, gerçekten yuh!
Not: Üç yıl önce burada yayımlanan bu yazıyı küçük değişikliklerle yeniden yayımlıyorum-YK
Yeni Şafak