Hakk’a sunulacak kurbanlar farklı;
İsimler Müslüman, îmânlar farklı.
Suretâ hepimiz beşeriz amma,
İnsanlığa lâyık insanlar farklı.
Bitmiyor çileler Müslümanlarda,
Çâre görünmüyor son zamanlarda.
Allâh’a yalvarıp duâ edelim;
Mübârek vakitler, bu Kurban’larda.
Kimi hürriyetten bulamaz eser;
Her türlü sıkıntı rûhunu ezer.
Zorlu bir imtihan musallat bize;
Kiminin karnı tok, sırtı pek gezer.
İsmimiz Müslüman, hâlimiz değil;
Kalbimiz doğruysa kàlimiz değil.
Kendimizden başka kimse yok sanki;
Bütün inananlar âlimiz değil.
Asr-ı Saâdet’ten ders alan var mı?
Müslüman biz miyiz, yoksa onlar mı?
İslâm Âlemi’ne bir bakın hele;
Kimsenin yüreği sızlar, yanar mı?
Bayramlar kutlanır; neş’e, sürûrla.
Dünyâ hayâtıdır, geçer gurûrla:
Aldanır, aldatır insan oğlunu;
Safâyla-kederle, hoş-boş umûrla.
İslâm en son, doğru ve hak bir dindir.
Kesilen kurbanlar Allâh içindir.
Zâlimin elinde kurban, mü’minler;
Rabbim, rahmetinle bu zulmü dindir.
İslâm Dünyâ’sını karıştıran el,
Olamaz İlâhî zafere engel.
Seyrederek yalnız, almazsak tedbîr;
Götürecek bizi bu dehşetli sel.
Sahâbeyi örnek tutmazsak eğer,
Ölçümüz olmazsa İslâmî değer,
Gafletle bakarsak cihâna böyle;
Kalmaz elde aslâ ne gövde, ne ser…
Sanmayın yegâne akan şu kandır;
Çırpınan yerdeki kurbanlık candır.
Bugün en’âm değil yalnız, can veren;
Zulme mâruz kalan pek çok insandır.
Soralım topluma, soralım ferde;
Aramazlar mı bir çözüm bu derde?
Gayr-i Müslümlerden beklemiyoruz;
İslâm’ı iddiâ edenler nerde?
Kimse terk etmiyor râhat hâlini;
Çekmeyecek sanki hiç vebâlini.
Bâri hâtırlasak mahşer gününü;
Hâkim-i Kadîr’in zor suâlini.
Ne zamana kadar böyle yatalım?
Ölü toprağını silkip atalım!
Bayramların gerçek olması için,
Duâlara bir de gayret katalım.