بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
İzmir depremi son kez yine; ülkemizin iyileşmeyen sosyal hastalıklarını yüzümüze çarptı.
Bostan tarlasını apartman tarlasına çevirirken yetkililer ordaydı.
Belediye, muhtar, imar, iskan ruhsatı verdi.
Mühendis odası proje çizdi.
O dairelerde; doktor, hakim, öğretmen, prof, patron, geçmişini sormadan aldı oturdu.
Pazardaki dometesin geldiği yeri soran, elbisenin ipliğini inceleyen, fasulyeyi tek tek seçen insanlar, yaşayacağı çok katlı evin geçmişini, temelini, malzemesini soruşturmuyor.
En başta ucuzluğu, manzarası, ilerdeki fiyatı en önemli kaygısı.
***
Adam Almancı. Yıllarca çalışmış, biriktirmiş, memleketinden bir daire almış, kiraya vermiş.
Sonra tamamen yerleşmek için; a'dan z'ye tamirat yaptırıyor.
Sonra komşuları matkap sesiyle uyanıyor.
Bakıyorlar ki; pencereler, kapılar sökülüp asansörden, merdivenden indirilip çıkartılıyor.
Tüm köşeler kırılıp dökülüyor, çiziliyor ve asansör çalışmaz olunca komşular uyanıyor.
Sonra şikayet, tartışma, kavgalar.
Bakıyorsun bu tamiratın sorumlusu, apartman yöneticisi. Tadilat yaptıran akrabasıymış.
Almancıya ulaşmak istiyorsun telefonunu vermiyor.
Almanya'da işler böyle mi yürüyor diye sormak için.
Burası Türkiye, her türlü kuralsızlık geçerli.
Alt kat komşuyu açık bırakılan sular basıyor. Tuvalet, banyo tavanı deforme olup bozuluyor.
Bu çirkin tamirat aylarca sürüyor.
Sorumlu taşeron ve tamir yetkilisi yalan, hile ve numaralarla işi götürüyor.
***
Turizm merkezi bir şehrin en merkezi caddesinde manzara bu.
Aynı caddede bakıyorsun birden çıkma reklam levhaları takılmaya başlıyor.
Kaza ve görüntü kirliliği yüzünden yasaklanmasına rağmen.
Büyükşehir belediyesine fotoğrafla bildiriyorsun aldığın cevap aynen şu;
"Sayın İlgili; Müdürlüğümüzce gerekli incelemeler yapıldıktan sonra, talebiniz değerlendirmeye alınacaktır. Bilgilerinize rica ederiz. ... Büyükşehir Belediyesi İlan ve Reklam Şube Müdürlüğü."
Günler geçiyor tabelanın biri indiriliyor, diğerleri duruyor.
Tekrar müracaat ediliyor, yazışılıyor derken en sonunda şu cevap geliyor.
"Sayın İlgili Şikayete konu tabela ile ilgili işletmeye gerekli ikazlar yapılmış olup tabela kaldırılmıştır. Bilgilerinizi rica ederiz. Saygılarımızla ... Büyükşehir Belediyesi Denetim Zabıta Şube Müdürlüğü."
Kamu hukuku adına bir çabanın sonuç verdiğini görüp seviniyorsunuz ama sıkıntılar bitmiyor yumak gibi uzuyor.
***
Apartman girişinde büyük bir kadın kuaförü var.
Çalışan onlarca kişi ve müşteriler caddede bulunan ahşap oturaklarda hergün sigara içip, izmariti çayır kuşağına ve fidanların dibine atıyor.
Kuaförün arka kısmında küçük bir alanı var ki tam dumanlık.
Burdaki dumanı hergün taa son kattan evinin içinde hissedebiliyorsun.
İçenler açık havada ama dumanları bir apartmanın hergün içinde.
Kim daha çok zehirleniyor?
Belediye fidanları kuruyup yeşillikler boz bir toprağa dönüyor.
Yanlarında büyük izmarit kutusu var. Hatta kültablası hediye edip rica etsen de durum değişmiyor.
Belediye zabıtası bunları görüyor, temizlikçi temizliyor, ilgillere bildirilip gereken yapılmıyor.
Yetmiyor; cumartesi, pazar bahşiş almak için bağırışları ortalığı çınlatan arsız çocukları çekmek zorundasın.
Ayrıca bayan kuaförde cumartesi iki çeşit şenlik var.
Biri düğün sahibinin kuaför içinde davul zurnalı müzik şenliği.
Diğeri gece yarısı çalışanların kazanç kutlama şenliği.
***
Apartman bitişiğinde 3 katlı ev şeklinde bir özel okul var.
Yüzlerce öğrencili ve sadece ama sadece bir basket sahası var.
Her şey burda; gezme, tozma, beden eğitimi dersi, basket oynama, merasimler, bağırma, çağırma, küfür vb.
Etrafına bitişik gecekondu ve apartmanlar var.
Hastalar, yaşlılar, evde çalışanlar ve evden çıkamayanlar.
Bu okulda 4/5'erli basket de oynansa; bağırtı ve vahşi çığlıklar hiç eksilmez.
Pencerden bakıp tepki versen gerçek mağara bağrışları, taciz ve tahrikin ötesine geçer.
Ara sıra sınıfa girip çıkma haricinde hep bu dar sahada çığlık çığlığa bağrışlar.
Velisine sorsan çocuğu özel okulda okuyor!
Müdüre gidiyorsun, "ee bu kadar dar yere okul müsaadesi verirlerse olacağı buymuş hocam" diyor.
Allah Allah suçlu ben miyim diyesin geliyor.
Müdür izdihamlı okulu üzerinden hükümeti suçluyor, f tipi ya!
***
Ana caddeye tren gelince yan sokaklar trafiğe açılıp anayola dönüşüyor.
Fakat bu uygulamadan sonra bakıyorsun; bir karış temelli bir bina köşeden, sokaktan bozma anayola iki yönlü girmiş.
İnanamıyorsun bildiriyorsun sorumlu beledeyiye defalarca.
Ama halkçı/ solcu belediyenin koridorlarında bu gerçek kaybolup gidiyor.
Aylar sonra tam karşısına yeni bir apartman dikiliyor, inanılmaz amma gerçek sokak tek arabalık hale geliyor.
Araba geçerken yaya beklemek zorunda.
Bunu da kul hakkı deyip, kamu hukuku adına adresli bildiriyorsun.
"Tamam ilgileneceğiz, bilgilendireceğiz" cevapları.
Bekliyorsun belki ilgilenir, bilgilendirirler diye.
***
Bu kargaşalı büyükşehir hayatının ortasında bir başka kuralsızlık, nefes aldırıp ferahlatıyor.
Yan bitişikteki bir kaç gecekondu ve ufak bahçeleri.
Mevsimleri bu yeşilliklerden farkedip boğulmaktan kurtuluyorsunuz.
Çeşitli kuşlar bu satırların yazıldığı seher vakti ötüşüp gerçek hayattan haber veriyor.
Ayrıca bahçedeki tavuk gıdaklaması, horoz ötüşü ve köpek havlaması, sanki eski mutlu ve fıtri günleri bugüne taşıyıp nefes aldırıyor.
Nurs Köyü
***
"Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın!
Anaya babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, YAKIN KOMŞUYA, UZAK KOMŞUYA, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve eliniz altında bulunan kimselere iyilik edin!.." (Nisa, 36)
"Vallahi mü'min olamaz! -3 kere -
- Kim, ey Allah'ın Rasûlü?
-Şerrinden komşusu emin olmayan kişi"
"Komşusu, zararından emin olmayan kimse cennete giremez."
"Komşu hakkı dört taraftan kırk evdir.
Kendisinin iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak isteyen kimse, salih komşularının kendisi hakkında ne dediklerini öğrensin! 'İyi' diyorlarsa, Allah indinde iyi olduğunu anlasın"
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Komşuluk Hakkı” başlıklı bölümden karşılığını bulduğu üzere;
“Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.”