Geçmişte hatta zaman zaman günümüzde Pakistan’da yaşananlara benzer bir biçimde Kuveyt’te de durup düşünmemizi gerektiren ilginç hadiseler yaşanıyor. Pakistan’da toplum dokusu ve getirdiği hassasiyetler nedeniyle Şii-Sünni ilişkileri keskindir. Genellikle birbirlerinden uzak dururlar. İlişkileri sıcak değildir. Bunun da en azından tarihi nedenleri var. Sünniler Tehrik-i Nifaz-ı Şeriat adıyla İslam hukukunun tatbikini isteyen dernekler veya hareketler kurmuşlardır. Buna mukabil Şiiler de kontra bir biçimde Tehrik-i Caferi adıyla bilinen hareketler veya örgütler kurmuşlardır. Bu iç bölünme, çete veya milis güçleri kurulmasına da neden oluştur. Sipah-ı Sahabe ile Sipah-ı Muhammed meselesinde olduğu gibi. İlginçtir ki, Hazreti Peygamber ile arkadaşları Pakistan’da karşı karşıla gelmiştir. İbni Haldun’un veya başkalarının dediği gibi İslam kumaşını ölçülerine göre kesen biçenler ellerindeki parçaya İslam adına vermişlerdir. Bu gerilim ve kutuplaşma nedeniyle onlarca, yüzlerce ve binlerce kişi karşılıklı çatışma veya müsademelerde hayatını kaybetmiştir. Bu şizofrenik ve dikotomik parçalanma maalesef sadece Pakistan’a has veya mahsus değildir. Kuveyt ve Körfez ülkeleri büyük bir gerilim ve kaynama hattında bulunuyor. Kutuplaşma ve cepheleşme yaşıyor. Güncellenen bu kavganın iki kutbunda iki genç var. Bunlar twitter üzerinden sorumsuz mesajlar yazarken mesele birden alevleniyor.
İbretamiz olduğu için bu meseleyi paylaşmak istedim. Mehdi’ye hakaret kavgasının aktörü olan Sünni kesimden Muhammed Melifi isimli toy ve belki de maksadını aşan delikanlının internet sitesini karıştırdığımızda her kesimle atıştığını görüyoruz. Sadece Şiilerle değil bütün kesimlerle polemik yapıyor. Lakin nedense ondan sadece Şiiler gocunuyor ve rahatsız oluyor. Bunu bir tarafa kaydedelim. Zira adam Mürcie, Hariciler ve Eş’arilik, Sufilik gibi bütün mezhep ve meşrepleri hedef tahtasına oturtuyor. Hepsiyle çekişmeli. Lakin ötekiler tavşan dağa küsmüş ama dağın haberi olmamış tarzında muhatap almıyorlar. Belli ki Selefi meşrep birisi. Hatta Müslüman Kardeşler ve Hasan el Benna gibi şahsiyetleri de çeşitli görüşlerinden ve inançlarından dolayı çekiştiriyor ve paylıyor. Lakin kimse alınmıyor. Belli ki Şiileri kışkırtmak amacıyla Mehdi konusunda değil ama algısı konusunda bazı dokundurmalar yapıyor. Şiiler bunu Ehl-i Beyt ve kutsal imamlara ve Şiilerin kutsallarına saldırı ve hakaret olarak algılıyor ve saldırı var diye kendi mahallelerini seferber etmeye çalışıyorlar. Şiilik konusundaki eleştirilerinden yılan Şii kesimden Ali Ali isimli avukat meselenin peşine düşüyor ve Muhammed Melifi hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Elbette bu hakkı. Lakin bununla da kalmıyor ve hemen ardından Şiileri Ehl-i Beyt imamlarına sahip çıkmak adına gösteriye çağırıyor. İçişleri Bakanının Muhammed Melifi’yi gözaltına almaması nedeniyle Şiileri İrade Meydanında gösteriye çığırıyor( http://alwatan.kuwait.tt/ArticleDetails.aspx?Id=172220&YearQuarter=20121 ).
*
Muhammed Melifi kendisinin Şiilerin kutsallarına veya Ehl-i Beyt imamlarına saldırmadığını ve zaten kendisinin de Ehl-i Sünnet inancının da bir parçası olan Mehdi meselesine inandığını ifade ediyor. Lakin Abdulhamid Deşti gibi Şii vekiller tarafından tehdit ediliyor. Melifi kendisinin kesinlikle Ehl-i Beyti imamlarından kimseyle alay etmediğini savunuyor. Melifi bu meselede bazılarının ırzına da tasallut etmelerinden ve sövmelerinden yakınıyor ve şikayet ediyor. Acil Neşmi gibi kimselerin ailesine ve annesinin namusuna bile iliştiklerini ifade ediyor. Acil Neşmi ise Melifi’nin Twitter’da yazdıklarının Şiiler için alay ve istihza makamında olduğunu ileri sürüyor. Avukat Ali Ali ise Melifi’nin vatandaşlıktan çıkarılmasını istiyor ve onun ötesinde bütün dünyadan Melifi aleyhine dava açılacağını duyuruyor. Meseleyi Kuveyt kapsamından çıkartıyorlar. Bu oluyor ki, bütün dünyada dava açılması Melifi’yi cezalandırma anlamını aşıyor. Aynı zamanda birilerine de gözdağı vermek veya yıldırmak amaçlı olsa gerek. Gövde gösterisi anlamına geliyor. Avukat Ali Ali, Melifi’nin içeri alınmadığını söylese de savcılığa sevk edilmek üzere gözaltına alınmış.
Allah’ın işine bakın ki, bu fırtına dinmeden adeta Şiileri söyledikleriyle yaptıkları arasında samimiyet sınavına çeken başka bir olay yaşanıyor. Hem de daha yüksek kalibrede. Bu defa da olayın kahramanı Şii kesimden. Hem de milletvekili Abdulhamid Deşti’nin seçim kampanyasına katkıda bulunanlardan birisi. Hamad Naki ismindeki bu genç geçen yıl sahabelere dil uzatmış. Bu dil uzatmadan Hazreti Aişe ve Hazreti Osman da payını almış (http://www.mithag.com/news-action-show-id-18871.htm ). Bu sefer ise yaptıklarına tüy dikerek hakaretini Hazreti Peygambere kadar ilerletmiş. Lakin o da kendisinin Hazreti Peygambere dil uzatmadığını ve başka birisine yönelik sözlerinin öyle anlaşıldığını ve kendisine bühtan ve iftira atıldığını ileri sürüyor. İlginç olanı, burada Mehdi’ye dil uzattı gerekçesiyle Melifi’yi tehdit eden Şii vekil Abdulhamid Deşti’nin Hazreti Peygambere dil uzatan veya dil uzattığı ileri sürülen Hamad Naki’nin arkadaşı çıkması. Seçim kampanyasını birlikte yürütmüşler.
DÜELLOYA DÖNEN MESELE
İki mesele iki topluluk arasında Arapların münakefe, münazele veya mübareze dedikleri düelloya dönmüş durumda. Bu defa Sünni kesim ve Selefiler daha önce sahabelere yönelik çirkin sözlerinden dolayı cezalandırılmayan Hamad Naki’nin bu defa kesinlikle cezalandırılmasını istiyorlar. Bu hususta yargının ve hükümetin görevini ihmal ettiğini ve yapmadığını ve bu şahsın zındık olduğunu savunuyorlar. Mavi Marmara gemisinden tanıdığımız Selefi kökenli vekil Velit Tabatabai bu defa Şii kesimden Ali Ali’nin Melifi için çağrısını Hamad Naki için yapıyor ve Hazreti peygambere sahip çıkmak için Kuveytlileri İrade Meydanında toplanmaya çağırıyor. Hamad Naki’nin ellerinden kurtulamayacağını söylüyor. Sünni kesimin bazı milletvekilleri içişlerinden ‘ zındık Hamed Naki’ için gereken tedbiri almasını istiyor ve aksi taktirde kesinlikle Hazreti Peygambere hürmet konusunda taviz vermeyeceklerini ve gerekirse canlarını feda etmekten çekinmeyeceklerini söylüyorlar.
Son sıralarda özellikle de mevlit kandili sırasında Suudi Arabistan’da da Mahmut Kaşgari isimli bir genç Hazreti Peygambere hakaret etmiş lakin sonra tövbe ettiğini ilan etmişti. Yurt dışına kaçmış lakin Suudi Arabistan’ın girişimleriyle yargılanmak üzere Malezya’dan geriye getirilmişti. Mahmut Kaşgari meselesi Suudi Arabistan’da büyük çalkantılara ve dalgalanmalara neden olmuştur.
İki anlayış farkı arasında İslam dünyası dağlanıyor. İslam dünyası büyük bir imtihanla karşı karşıya. Bir tarafta Ehli-i Sünnetin temsil ettiği makul düzeyde Mehdi inancı. Diğer tarafta 1200 yıldan beri gaybubet halinde yaşadığı ileri sürülen farklı bir Mehdi anlayışı. Bu bağlamda son günlerde Kerbela’da Hazreti Mehdi makamını bakıma almışlar. Zaman zaman bu iki farklı anlayış karşı karşıya geliyor ve Kuveyt’te olduğu gibi gerilim meselesine dönüşüyor. İslam dünyasında kargaşa ve iç çekişmelere neden oluyor. Bütün bunları dikkate alan Muhibbiddin Hatip ise İslam dünyasının hurafelerden kurtulamaması ve bunları, kavga nedeni haline getirmesi halinde büyük bir bimaristana (akıl hastanesi) döneceğini öngörmüştür (http://www.tawhed.ws/r1?i=1559&x=odaq0j3f ). Bu kavgalar İslam aleminin halini pürmelalini göstermektedir. Gerçekten İslam alemi başına önüne alıp yeniden bütün bunların nedenlerini düşünmeli ve elbette çeki düzen vererek kendisine gelmeli.
Bilindiği gibi, Ehl-i Sünnetin Mehdi telakkisinde Mehdi’nin babası on birinci imam olmadığı gibi gaybet dönemi de söz konusu değildir. Genellikle Haseni olduğunda ittifak etse de Mehdi’yi On İki imam silsilesi içinde değerlendirmez.
Sonuç olarak;
Velhasıl birleştirici bütün unsurları kavga haline getirmişiz.
Alınacak derslerden birisi de, herkes meşrebine sahip çıkması gereğine ilaveten meşrebinin ötesinde dinine de sahip çıkması keyfiyetidir. Asla sahip çıkmadan türeve sahip çıkmak herhalde köksüz dal durumuna düşmek olur.