Risale Haber - Haber Merkezi
3 gün sürecek sempozyumda 47 tebliğci ve 7 konuşmacı olmak üzere toplamda 54 sempozyum katılımcısı sunum yaptı.
Sempozyum sonucunda ortaya çıkan sonuç bildirisi ise şöyle:
17-19 Nisan Tarihleri Arasında Yapılan
“KASTAMONU LAHİKASI SEMPOZYUMU” SONUÇ BİLDİRİSİ
Kastamonu Lahikası mektupları aracılığı ile bir dönemin (1936-43) baskıcı, dayatan, tek tip insan üretmeye hevesli her türlü istibdadına karşı; iman merkezli bir hizmetin ölçüleri verilmektedir. Bireyin şuurlu bir imana sahip oluşu ve bunun hayata taşınması, ailenin ve toplumun yeniden inşası gibi kavramlar; bunu gerçekleştirecek ahlaki düzlemde toplumsal bir kabul ve değerler zincirinin kurulmasını gerekli kılmıştır.
Ülkemizin 2. Dünya Savaşı karanlığına düşürülmek istendiği, tek parti diktasının maddi ve manevi bir kıtlığa toplumu sürüklediği bir zeminde, şahıs yerine kitabı merkeze koyan yeni bir yol açılmıştır. Bediüzzaman tarafından, Risale-i Nur zemininde, müspet hareket modeliyle fıtratların kendi yetenekleri ile muvaffakiyetin kapısını aralayacak, birlikte yaşama ahlakının şifreleri verilmiştir. Bu eserlerle vücuda gelen hizmet tarzı ile kamu hukukunun kaynağı olan toplum vicdanı bağlamında, bireyin temel haklarını vazgeçilmez gören bir tavır ve duruş sergilenmiştir.
Bu zeminde Kastamonu Lahikası Sempozyumu sürecinde yapılan müzakerelerde ulaşılan sonuçlar şunlardır:
- Kastamonu Lahikası mektupları, talebelerin şevklerini arttırıcı, ruhlarını ve kalplerini okşayan ifadelerle dolu bu ifadeler, toplumsal motivasyonun sağlanması için çok önemlidir. Lahika mektupları günlük hayat pratiğine aktarılmak için idealdir.
- Risale-i Nur hizmeti, istişareye dayalı Kastamonu Lahikası pratiği ile kendini ortaya koymuştur.
- Risale-i Nur hizmet tarzının anlaşılabilmesi ve anlatılabilmesi için, Kastamonu Lahika mektuplarının satır aralarına inilmeli ve günümüz problemlerine ışık tutacak şekilde müzakereler arttırılmalıdır.
- Kastamonu Lahikası’nda Bediüzzaman; menfi tarafgirliğin İslami inanç ve anlayışla bağdaşmayacağını, menfi taraftarlığın zulme ortaklık anlamına geleceğini vurgulamıştır.
- Bediüzzaman; "Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz." "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." düsturlarını esas almıştır.
- Kastamonu Lahikası mektuplarına göre, sosyal ve siyasi meselelere bakış iman ve marifet merkezli olmalıdır.
- İslamiyet ifrat ve tefriti yani ne tamamen dünyayı, ne de tamamen maddeyi esas alıp hem dünyayı hem de ahireti dışlayan aşırılıkları yasaklamıştır.
- Kastamonu Lahikası mektuplarının yazıldığı 2. Dünya Savaşının kritiği yapılamalı, “hak ve adalet namına olmayan” tarafgirliğinin getirdiği olumsuzluklar güncellenerek yeni hatalara düşülmesinin önüne geçilmelidir.
- Kastamonu Lahikası’ndaki mektuplara muhatap olan model şahsiyetler, günümüz insanlarına fıtratlarına uygun sorumluluk almaları noktasında güzel birer örnektirler.
- Gündemi oluşturan en büyük dairedeki olayların hiçbiri hakikat-i halde esas değildir; esası oluşturan merkezdir. O da iman dairesidir. Bediüzzaman’a göre; dünyaya ait işler, kırılmaya mahkum şişeler hükmündedir. İnsanın fıtratındaki hissiyatı şiddetli bir surette fani umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fani ve kırılacak şişelere baki elmas fiyatlarını vermektir.
- Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi; ihlas, sadakat, tevazu, benliğin terki, mahviyetin bütünleşmesi ve şeffaf bir yaklaşım olarak temsil edilmesi ile kazanılabilir.
- Risale-i Nur’dan dersini alan müminler olarak hedef kitlemiz bütün insanlıktır. İnsanî ilişkilerimizde açık ve şeffaf bir iletişim içinde olmak şiarımızdır.
- Bediüzzaman, kadınlara, çocuklara, gençlere ve ihtiyarlara değer vermeyen muhakemesiz ve adaletsiz medeniyeti reddeder.
- Bediüzzaman Said Nursi’nin Kastamonu yıllarını halka tanıtmak amacıyla (sergi, kısa film, panel vb) çeşitli etkinlikler yapılmalıdır.
- Bir kainat tasavvuru olarak Kastamonu yıllarında yazılan ve marifetullah kapılarını açan 7. Şua olarak bilinen Ayetü’l-Kübra Risalesi’ni konu alan “Ayetü’l-Kübra Sempozyumu” düzenlenmelidir.