6 Şubat, laiklik ilkesinin anayasaya ilk kez girdiği tarihti (1937). Kafam hâlâ etkisini yaşadığım ve ömür boyu yaşayacağım Gazze bombardımanı ile Davos protestosunda ve çarşaf açılımının fos çıkması üzerine Kuran kursu açılımına bel bağlayan en laik laik partimiz CHPde kaldığı için, ıskaladım.
Ancak tüm zamanların en ıskalanmaması gereken birkaç konusundan biri olan ve uğruna nice kelleler alınıp partiler kapatılan; yeri geldiğinde şala dönüştürülerek özgürlüklerin üzerine örtülen laikliğin T.C. Anayasasına giriş tarihini geçiştiremeyiz.
Günü biraz geçmiş olsa bile üzerinde durmalıyız.
Laiklik cumhuriyetimizin temel ilkesidir derler...
Oysa laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına girdiğinde, cumhuriyetimiz tamı tamına on dört yaşındaydı. Yani on dört sene temelsiz mi yaşadı?
Malum: 1921 ve 1924 anayasalarında laiklik yok...
23 Nisan 1923te ilâhilerle, dualarla, tekbirlerle açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasanın 2. maddesine Türkiye Cumhuriyetinin dini, Din-î İslâmdır maddesini koydu...
Hüküm 1928 yılına kadar aynen kaldı... İstiklâl Savaşı zafere ulaştıktan sonra, yorgun bir milleti zafere ulaştıran mânevî temel unsura (dine) artık ihtiyaç kalmadığı düşünülmüşçesine, 2. maddenin anayasadan çıkartılması teklifi TBMMye getirildi...
Tartışmalı celseler, cılız itirazlar, sert karşılıklar ve enteresan bir savunma: Müslüman bir milletin, kendinden şüphelenircesine, Müslüman olduğunu anayasasına koymasına ne lüzum var?
Sonuçta Devletin dini, Din-î İslâmdır hükmü anayasadan çıkarıldı. Ama yerine, 1937ye kadar hiç bir hüküm konmadı...
Derken, birkaç kıpırtı, fevri birkaç hareket; hâlâ şaibeli, tartışmalı ve alabildiğine provakasyon kokan birkaç isyan denemesi...
Her seferinde şiddetle sindirme ve hemen arkasından geniş bir Cumhuriyet tehlikede kampanyası...
O günlerin dünyasında monarşiler cumhuriyete kayarken, üstelik de Osmanlı Devletinin yüz yıl öncesine uzanan meclis tecrübesi varken, onun mirası üzerine kurulmuş bir cumhuriyet niçin tehlikede olsun?
Sorular cevapsız. Unutmayın ki, zaman, sorulara tatminkâr cevapların verildiği bir zaman değil, aykırı soru soranların dünya cehennemine atıldığı bir zamandır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 6 Şubat 1937 günkü toplantısında, 3115 sayılı kanunu çıkardı. Böylece laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına girdi. Giriş o giriş. Artık Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıydı.
3115 sayılı kanunla yalnız laiklik değil, onun yanı sıra, devletin nitelikleri faslından başka bazı ilkeler de anayasaya girmişti. Bunları şöyle bir hatırlayalım isterseniz:
Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, inkılâpçılık, laiklik.
Bu ilkeler daha önce Halk Fırkasının (CHP) parti ilkeleriydi. Partinin amblemini teşkil eden altı okta simgelenmişti. Yani 3115 sayılı kanunla, CHPnin siyasal ilkeleri, devletin vazgeçilmez ilkeleri haline dönüştü. Böylece Parti=devlet formülü de yürürlüğe girdi ve CHP ile mücadele, devletle mücadele anlamına gelmeye başladı... Bu yüzden çok kişinin canı yandı.
Bu ilkeleri değiştirmek şöyle dursun, anayasamıza göre değiştirilmesi teklif dahi edilemezdi. Devletçilik gibi çoktan zaman aşımına uğramış olanların bile, anayasanın koruyucu kanatları altında tutulma zorunluluğu vardı...
Oldukça garip bir görüntü, ancak Türkiye zaten gariplikler ülkesidir! O kadar gariplikler ülkesidir ki, devr-i iktidarında her türlü dini eğitim kurumunu yasaklayan, birbirine 500 metre yakın olan camilerden sadece birinin açık bırakılarak diğerlerinin satılması kararını imzalayan, ezanı Muhammedî kimliğinden çıkarıp 18 sene müddetle Tanrı uludur! çığlıkları attıran ve Çarşafla Mücadele Haftası icad eden eski CHPnin çocukları çarşaf açılımı, Kuran kursu açılımı gibi, başka partilerden gelmesi halinde kapatma sebebi saydıkları açılımlara yöneliyorlar.
Ah güzel milletim! İmanınla, ısrarınla ve kıblende ihlâsınla değişmezleri bile değiştirdin! Seni kendi saflarına çekemeyenleri, senin tarafında saf tutma mecburiyetinde bıraktın! Sana helâl olsun!
Her neyse; Türkiye Devleti, 1937 yılının 6 Şubatında laik devlet olmuş olmasına, ama o gün bugündür ne kanunlarda bir tarifini yapmış laikliğin, ne de gerçek anlamda uygulamış. Bugün dünya yüzünde Birleşmiş Milletlere üye 200ü aşkın devlet var. Bunlardan sadece ikisinin anayasasında laiklik ilkesi mevcuttur: Bunlardan biri Fransa, diğeri ise Türkiyedir...
Ayrıca, anayasasındaki bir maddeyi değiştirme hakkını milletine tanımayan tek demokratik devlet de Türkiyedir!.. (Anayasamızda böyle bir hüküm var.)
Dünya devletleri içinde, bu kaydı anayasasına geçiren tek devlet bizim devletimizdir. Ama ne yazık ki bu durum, geri kalmışlık gerçeğimizi değiştirmiyor.
Vakit