Mazlum ve mağdur Basilan adasının İsabela şehrinden sonra Cübeyre Said ablanın çok önemli ve fedakârca hizmetler yaptığı Lamitan şehrine doğru hareket ediyoruz. Yol boyunca fakirane bir şekilde yapılan ve baraka görüntüsü veren evler ve dükkânları geçiyoruz.
Buralar çok sıcak olmasına rağmen, güzel ve muhteşem görüntüler var. Evler, yoğun ağaçlarla kaplı bahçelerin içinde, çok hoş bir görüntü ve maddi bir tevazu ile sizlere tebessüm ediyor. İnsanların maddi fakirliği, Rahim ve Kerim olan Rabbimizin muhteşem cömertliği ile mükâfatlandırılmış.
Cübeyre Said Hanım, bu bölgenin hizmetini adeta tek başına kahramanca üstlenmiş durumda. Bu bölgedeki hizmetleri çok iyi idare etmeye çalışıyor ve her yere ulaşmak için gayret gösteriyor. Yıllar önce Risale-i Nurlarla tanışan Cübeyre Said, kısa sürede bu eserlere adeta meftun oluyor.
Çocuklarını Türkiye’ye gönderiyor ve bu eser hazinesi ile hemhal olmaları için, her türlü fedakârlığı gösteriyor. Sonra da Basilan başta olmak üzere, Filipinler’deki hizmetler için elinden gelen bütün gayreti göstermeye çalışıyor. Eşi de O’na bu konuda yardımcı oluyor.
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığının da bu bölgelerdeki dini hizmetler için çok önemli hizmet ve destekleri var. Türkiye’den Filipinlere, bütün masrafları Başkanlık tarafından karşılanmak üzere beş tane hafız gönderildi. Ayrıca Filipinler’de görev yapan otuz tane imamı, iki aylık bir eğitimden geçirmek üzere Türkiye’ye davet etti. Bu durum her sene otuzar imamın Türkiye’ye daveti şeklinde devam edecek. Tabi, bütün masraflarını yine Diyanet İşleri Başkanlığı karşılayacak. Türkiye’nin son yıllarda İslam âlemine olan ilgisi ve yakınlığının bir numunesi olan bu çok büyük hizmeti de duaya vesile olması maksadıyla kaydediyoruz.
Lamitan'da Cübeyre Said Hanımın Nur hizmetleri için vakfettiği Medresetüzzehra dershanesinin önünde duruyoruz. Bu hizmet merkezinin de ilginç bir hikâyesi var. Bu evi Cübeyre Said evlendireceği kızı için hazırlıyor. Fakat son anda bu evini iman ve Kur’an hizmeti için vakfetmeye karar veriyor. Gerekçesini de şu muhteşem düşünce ile açıklıyor: “Benim burada iki evim olsun da Üstad Bediüzzaman’ın bir evi olmasın. Ben bu evimi bunun için vakfediyorum.’’
Çarşının ortasında ve çok merkezi bir mevkide bulunan bu dershaneye ‘’Medresetüzzehra’’ ismi veriliyor, tabelası asılıyor ve hizmetler için kullanılmaya başlanıyor. İki katlı olan bu binanın çok sayıda bölümü ve çok geniş bir balkonu var. Biz buradaki toplantımızı bu salonda yapıyoruz.
Burada yirmi kadar öğrenci kalıyor. Bu öğrenciler Kur'an öğreniyorlar ve nurları okuyorlar. Çocuklar için bir ana sınıfı da var. Ve bir seminer salonu da mevcut. Burada da zaman zaman diğer faaliyetler yapılıyor.
Çok büyük bir gayret ve misafirperverlik ile hazırlanan muhabbet sofrasında, Basılan bölgesinin bütün imkânları zorlanarak hazırlanan güzel yemekler, misafirlere büyük bir misafirperverlik ile ikram edildi. Gerçekten bu sofrada Lamitan şartlarında bir tek kuş şutu eksikti desek mübalağa etmiş sayılmayız.
Lamitan'ın fedakar, çilekeş fakat son derece mutlu ve mütebessim insanları, etrafımızda adeta bir pervane gibi dolaştılar. Bu bölgenin meyvelerinden yapılan güzel karışımdan oluşan tatlı ile yemek faslı sona erdikten sonra, Medresetüzzehra'yı tanımak maksadıyla topluca geziyoruz.
Sonra hep beraber bizim için hazırlanan programa iştirak ettik. 12 yaşlarındaki Nur Talebesi Lamitan’lı Abdusselam'ın okuduğu Kur'an hepimizi adeta mest etti. Ardından yine aynı kardeşimiz tarafından üç hadisi şerif okundu. Basilan İslam Ulema Cemiyeti Başkanı Ebul Hayr, Risale-i Nur'dan bir ders yaptı.
Bu toplantı esnasında ilginç bir hatırayı da dinleme imkânı bulduk. Bu hatıranın sahibi de Basilan Bölge Müftüsü Hacı Osman Efendi idi. Müftü Hacı Osman dini tahsilini Şam’da yapmış ve bu arada bir süre önce menfur bir saldırı sonucu vefat eden büyük âlimlerden Prof. Dr. Said Ramazan el Buti ile yakından tanışma fırsatı bulmuş.
Yıllar önce Cübeyre Said Hanım, bölgelerinin müftüsü olan Hacı Osman’a Risale-i Nur eserlerini hediye etmiş. Ancak bu eserleri okuma ve tavsiye etme konusunda Hacı Osman Efendi bir tereddüte düşmüş ve durumu Şam’daki hocası Said Ramazan el Buti’ye bir mektup ile sormuş. El Buti, hiç bekletmeden en kısa sürede bu mektuba cevap vermiş.
Prof. Dr. El Buti, yazdığı mektupta talebesi Hacı Osman’ın Risale-i Nur’ları tanımasından dolayı memnuniyetini ifade etmiş ve şunları söylemiş ‘’Bu eserler, denizlerin dibindeki mücevherlerden de çok daha kıymetlidir. Demek oralara, elinize kadar ulaştı. Biz de bu eserleri okuyor ve istifade ediyoruz. Siz de okuyun ve mümkün olduğu kadar bu mücevher kıymetinde olan eserlere hizmet edin.’’
Bu vesile ile Prof. Dr. Said Ramazan el Buti'ye de Allah'tan gani gani rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Suriye'de iman ve hürriyet mücadelesini büyük bir zorluk ve zalim Esed’in her türlü hile ve tuzaklarına karşın canları pahasına yapan kardeşlerimize de hep beraber duaya devam edelim.
Müftü Hacı Osman bu tavsiye üzerine o günden itibaren bu Nurlu eserlere sahip çıkarak Basilan bölgesine çok önemli hizmetlere vesile olmuş. Türkiye’den gelen heyet üyeleri için düzenlenen toplantıya katılan Hacı Osman, güzel bir konuşma da yaparak, Risale-i Nur eserlerinin önemini ifade etmeye çalıştı.
Bu toplantıda Müftü Hacı Osman da güzel ve manidar bir konuşma yaptı. Özelikle Müftü Osman Efendi’nin şu sözleri büyük bir duygu yoğunluğuna vesile oldu:
‘’Türkiye'den büyük bir meşakkatle Basilan bölgesine kadar gelen siz değerli kardeşlerimi bütün ruhu canımla tebrik ederim. Sahabeler gibi İslam’a hizmet etmek ve İla-yi Kelimetullah için buralara kadar gelerek büyük bir görev ifa ediyorsunuz. Sizlere minnettarız ve dua ediyoruz. Türkiye'deki Nur talebelerine, hükumete ve Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e da selam, hürmet ve dualarımızı gönderiyoruz.’’
Müftü Osman Efendi’nin selam ve iyi dileklerini bizler de buradan ilgililere ulaştırmayı bir vazife olarak telakki ediyoruz. Basilan Bölgesinin Medreseler Müdürü Muhammed Hoca da güzel bir konuşma yaparak görüş ve duygularını ifade etmeye çalıştı. Muhammed, ‘’sizler İslamiyet’in gereğini yapıyorsunuz. Uzaklarda olan ve azınlıkta bulunan biz kardeşlerinize sahip çıkarak İslam'ın gereğini yerine getirdiğinizden dolayı hepinizi gönülden tebrik ediyorum’’ diyerek duygularını ifade etmeye çalıştı.
Burada bir gözlemimizi de belirtmeye çalışalım. Basilan bölgesindeki bütün İslami kuruluşlar Risale-i Nur'a sahip çıkıyor. Filipinler gibi fakir ve geri kalmış ülkelerde yapılan hizmetler, çok ma’kes buluyor. Çok fazla maddi imkânlara gerek kalmadan yapılan hizmetler çok muhteşem bir şekilde müspet neticeler veriyor. Buralarda yaşayan insanlar, iman ve Kur'an hakikatlerine çok daha kolay vesilelerle ulaşabiliyorlar ve daha sonra da bütün güçleri ile sarılıyorlar. İslam dünyasının hizmet erbabı, bu önemli hususu bilhassa göz önünde bulundurmak durumundadırlar. Filipinler gibi bir ülkede, çok küçük gayretlerle çok büyük hizmetler yapılabilir.
Filipinler devletinde, Mindanao (Moro) bölgesinde, Basilan adasında, Lamitan şehrinde çok özel ve çok ihlaslı gayretlerle kurulan bir ‘’Medresetüzzehra’ şubesi, imana ve Kur’an’a durmaksızın hizmet etmeye devam ediyor.
Kim bilir, dünyanın ne kadar çok bölgesinde, buna benzer hizmet merkezlerinin hasreti içinde olan ve iştiyakla bekleyen gözü yaşlı ve boynu bükük şehirler var.
Kim bilir, bu şehirlerde, Müslüman bir ailede ve Müslüman bir çevrede doğan, fakat İslam’ın özünden ve hakkaniyetinden mahrum ve uzak bir şekilde büyüyen ve yaşayan ne kadar çok çocuk var.
Ve bunlar, hala hilafetin merkezi ve İslam dünyasının lideri olarak gördükleri Türkiye’den manevi bir destek ve yardıma ne kadar da çok muhtaç haldeler.
Ve bu küre-yi zeminde, İman ve Kur’an hakikatlerinin ihlas ve gayretle talim edileceği, ne kadar da çok Medresetüzzehra şubesine ihtiyaç var.
Yeni bir dünya kurmak ve gönülleri iman ve Kur’an nuru ile fethetmek için, bu ruh ve bu manaya hizmet edecek yeni Medresetüzzehra’lar kurmak için neler yapmamız gerektiğini lütfen hep beraber düşünelim.
Belki bizim de diyecek bir sözümüz ve koyacak bir tuğlamız vardır.