İnsan fıtraten eşrefi mahlûkat, halife-i arz olmasına muvafık bir donanıma sahiptir.
Biyolojik olarak harika olmasının ötesinde mânevi donanımı maddi yapısından daha da muhteşemdir.
İnsandaki kuvveler meselesi İşarat’ül İ’caz da Fatiha Suresinin “Sırat-ı müstakim “ …ayetinin tefsiri bahsine bir izah var.
Doğru yol insandaki kuvveleri doğru yolda kullanmaktır. Ölçüyü adalete riayet etmektir
Ruhun insan bedeninde yaşayabilmesi fıtratına için üç kuvve konulmuştur. Bu kuvvelerin Alt ve üst derecelerine limit/sınır konulmamış. Her insandaki dercesi farklıdır. Ölçü Şer’i ölçülerdir. Kitap ve Sünnet. Kur’an ve Rehber-i ekmel Hz.Peygamber. asm.
Kuvve-i akliye, Kuvve-i şeheviye, Kuvve-i gadabiyye.
Bunların ifrat, tefrit ve vasat ölçüleri istikameti tutturmaktır. Bu konu başlı başına ayrı bir yazı konusudur. Daha önce bir yazı yayınlanmıştı.
İnsan sadece bu kuvvelerden ibaret olmayıp başka lâtifelerle de donatılmıştır.
İstidat ve kabiliyetlerine had konulmamış. Bunlar mânevi duygular ve lâtifelerdir.
Bu lâtifelerin neler olduğu hususunda Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine Barla’da hayatı döneminde Yüzbaşı Refet Bey(Barutçu) tarafından sorulmuş.
Barla Lahikasında geçen bir mektupta Letâif-i aşere farklı tarikatların ve avamın farklı letâifi aşere listesini vermiş. Daha fazla bahsetmemiş.
O zamanın dehşetli ortamında “Tekke ve zaviyelerin kapatılması” ile bir çok tarikat ehli istiklal mahkemelerinde sorgusuz sualsiz idam edildiği bir konjonktür dikkate alındığında tafsilatlı izah yapmadığının hikmetini anlaşılabilir. İskilipli Atıf Hoca’nın idamı bu dönemdeki cinayetlerdendir.
Letâifi aşerinin insana hangi sorumlulukları yüklediği insana kazandırdıkları merak etmeye değer bir husustur. Risale-i nurun heyet-i umumiyesinde bu lâtifeler muhtelif vesilelerle izah edilmiş. Risale-i Nur mesleği 12 tarikatın hülasasıdır. Tarikatten 40 yıl veya 15 yılda elde edilebilecek bir seviyeye 15 günde kazandırmkatadır.
Risale-i Nurların şerh ve izahı olarak her lâtife nasıl izah edilmeli?
“Zaman tarikat zamanı değil” sözünün ne zaman hangi şartlarda kullanıldığını bilmeden tarikata karşıymış gibi yaklaşım yanlıştır. İnsan-ı kâmil yolunda SEYR-İ SÜLUK yasak demek değildir.
“Cenab-ı hakka vasıl olan tarikler pek çoktur”. Vüsule vesile olan usüller herkes mizacına, fıtratına ve donanımına uygun tekamül yolunda gayret etmesidir. Her neyse sadede dönelim.
Barla Lahikasında Üstad Said Nursi’nin o mektubunda Refet abinin letâifi aşereye dair sorduğu suale verdiği cevaba bakalım.
“Aziz, sıddık, meraklı kardeşim Refet Bey,
Mektubunda letâif-i aşereyi sual ediyorsun. Şimdi tarikati ders vermek zamanında olmadığımdan, Tarik-i Nakşî muhakkiklerinin letâif-i aşereye dair eserleri var. Şimdilik vazifemiz ise, istihrac-ı esrar olduğundan, mevcut mesaili nakil değildir. Gücenme, tafsilât veremiyorum. Yalnız bu kadar derim ki:
Letâif-i aşere, İmam-ı Rabbânî kalb, ruh, sır, hafî, ahfâ, insanda anâsır-ı erbaanın(hava, nur, su, toprak) her bir unsurdan o unsura münasip bir lâtife-i insaniye tâbir ederek, seyr-i sülûkta her mertebede bir lâtifenin terakkiyatı ve ahvâlinden icmâlen bahsetmiştir.
Ben kendimce görüyorum ki, insanın mahiyet-i câmiasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok letâif var; onlardan on tanesi iştihar etmiş.
Hattâ hükemâ ve ulemâ-yı zahirî dahi, o letâif-i aşerenin pencereleri veyahut nümuneleri olan havass-ı hamse-i zahirî(beş duyu, görme, işitme, dokunma, tatma, koklama) havass-ı hamse-i bâtına(letâif) diye, o letâif-i aşereyi başka bir surette hikmetlerine esas tutmuşlar.
Hattâ avâm ve havas beyninde teâruf etmiş olan insanın letâif-i aşeresi, ehl-i tarikin letâif-i aşeresiyle münasebettardır.
Meselâ: vicdan, âsab, his, akıl, hevâ, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye gibi letâifi, kalb, ruh ve sırra ilâve edilse letâif-i aşereyi başka bir surette gösterir.
Daha bu letâiften başka sâika, şâika ve hiss-i kablelvuku gibi çok letâif var.
Bu meseleye dair hakikat yazılsa çok uzun olur. Vaktim de kısa olduğundan, kısa kesmeye mecbur oldum.”(Barla Lahikası )
Bu Mektupta 15 Latife var neden letâifi aşere denilmiş? Diye akla gelebilir. Metin içinde cevabı var… Letâifi aşere farklı kategorilerde tasnifi yapılabilir denilmiş.
Bize düşen insanın sahip olduğu lâtifelerin neler olduğunu ve sorumlulukların neler olduğunu öğrenmek ve gereğini yapmaktır.
İnsandaki Lâtifeler | |
|
|
İnsan-ı kâmile erişmek için bu lâtifeler geliştirilir, nasıl beslenir, nasıl inkişaf ettirilir?
Lâtifelerin yönetimi ve geliştirilmesi için yapılacaklar nelerdir?
Kısaca birkaç lâtife üzerinde duralım.
- Akıl,
Aklın inkişafı üç sual-i müşkülün cevabını aramaktır. “Ben neciyim? Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum?” suallerine cevap ararken önce kendini tanımalı, sonra eşyayı sonra etrafını tanıma arayışında bulunmalı… Arayış içinde olursa aradığını bulur… Risale-i Nurların tevhid bahisleri akla hitap ediyor aklı işletiyor. Aklın doğru işletilmesi hikmettir.
- Kalb :
Kalp santraldir. Akıl taktikleri ve emirleri kalpten alır… Kalp hem şuur hem şuuraltıdır. Kalp aklı çalıştırırsa huzur bulur…Akıl kalbe hükmederse bazen karıştırır. Asıl olan akıl ve kalbin iş birliği ve imtizacıdır. Risale yolu budur.
- His :
Duymak, anlamak, algılamak, anlam yüklemek, acı veya zevk almanın göstergesi. Sevmek. Aşık olmak. Merhamet etmek. Şefkat..
- Ruh
Hayatın kendisi, aslı sabit cevheridir. İnsanın ta kendisidir. Ruhun bedende yaşayabilmesi ve imtihanı kazanabilmesi istikameti takip etmesi… Ruhun inkişaf enstrümanı beyin beden ve kalptir.
- Vicdan (Zihin, İrade,His, Lâtife-i Rabbaniye) :
Vicdanın anasır-ı erbaı Hutbe-i Şamiye’nin zeylinde izah ediliyor. Buraya aldık.
Vicdanın dört unsuru olan; Zihin irade, his ve Lâtife-i Rabbaniye. Zihnim marifetullah, iadenin ibadetullah, hissin muhabbetullah, Lâtifenin müşahedetullahtır. İbadet-i kâmile dördünü tazammun eder. İnsan-i kâmil makamına ibadet-i kâmilden geçilir. “Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir”. İnsan demek vicdanın vicdan olabilmesinin şartı iman demektir.
Zihnin vazifesi Marifetullah… Kâinat kitabını okumak. Esma tecellilerini görmek. Allah’ı isim ve sıfatlarıyla bilmek tanımaktır marifet.
İradenin vazifesi ibadetullahtır…. Marifetle kazanılan bilginin neticesi nasıl bir Allah’a kul olduğunu fark eden ona ibadet etmenin gerekçesinin idrak etmiş olur. Gerçek farkındalık şuuru işte budur.
Müşehadetullah nihai hedeftir. Cenneti bile ibadetine vasıta yapmamak halidir. “ Gözümde ne cennet sevdası ne cehennem korkusu…” ifadesi Lâtife-i Rabbaniyenin zirve inkişafının göstergesidir.
Yunus Emre’nin “Cennet dedikleri üç beş huri/İsteyene var anı/Bana seni gerek seni” sözünü bir de bu pencereden okumak lazım.
- A’sab :
Sinir sistemidir. Sağlık işlemesi stresi kontrol etmektir… Meyve Risalesininn Dördüncü Meselesinde iç içe daireler misalinde neyin ne kadar öncelikli ve önemli olduğunu bilen ve kadere iman eden kederden/stresten emin olur. Stres birçok hastalığın risk faktörüdür.
Sinir sisteminin sağlığı inanç, düşünce, değer ölçüleri, hedef ittihaz ettiği şeyler belirler. Şükür ve kanaat sinir sisteminin sağlığı için mühimdir.
- Hevâ :
Nefsin alt şubesidir. Heves etmek… Arzulamak… Neleri istemesi gerektiğinin ölçüsüne uymak her şeyin iyisine bakmak helal dairesindeki keyfi kâfi görmektir.
- Sır :
Sır açıklanırsa sır olmaktan çıkar… Her insanın iç dünyası başkaları için sırdır. Allah bilir. Herkesin marifetteki mertebesi, mânevi makamı sırdır. Niyeti sırdır… Sahip olduğu istidat ve kabiliyet potansiyeli sırdır. Hasseten kaderi sırdır. Eceli sırdır.Sırrın sırrı sırrın içinde ne olduğudur.
- Hafi :
Gizli demek. Sırdan ayıran husus nedir? Kesin bir ifade kullanılması zor.
- Ahfa :
Keza daha gizli anlamındadır… İnsandaki karşılığına dair bir bilgi elde edemedim… Bazı insanların farklı kabiliyetleri bu lâtifenin tezahürü olabilir. Bu mevzuda bilgisi olanlar yorumlarda katkıda bulunabilir.
- Kuvve-i şeheviye :
İnsanın menfaatleri cep etme, hayatını devam ettirmek için fıtratına dercedilmiş. Ölçüsü helâle iştihası olmalı harama olmamalı. Nimetlerden alına haz lezzete karşılık şükür gerekir.
- Kuvve-i gadabiye :
Savunma mekanizmasıdır. Zararları def etme kuvvesi… Vasatı adalet, ifratı zulümlerin kaynağıdır. Tefrit seviyesi korkulmayan şeylerden korkmak.
- Sâika :
Pozitif bilim iç güdü, sevk-i tabi olarak tanımlıyor. Doğru tarifi insan fıtratındaki meyil, istek arzu hissiyatıdır. Sevki ilahi bu kapsamda düşünülebilir.
Hayat faaliyet ve harekettir. Faaliyetteki lezzetin kaynağı bu lâtifedir.
- Şâika :
Hayat faaliyet ve harekettir şevk ise matiyyesidir(bineğidir). Şevkin yeni deyimle adı motivasyon kaynağıdır. “Acz-i Mutlak, Fakr-ı mutlak, Şevk-i mutlak…” halinde olmak. Bilgi, beceri ne seviyede olursa olsun şevk yoksa hareket de yoktur. Amele dönüşmeyen ilim kitap yüklü merkeple aynıdır
- Hiss-i kablelvuku :
Herhangi bir alamet, iz, işaret olmadığı halde meydana gelen hadiseyi hissetmektir. Keramete benzer keramet olmayan bir lâtife. İlim tahsili feraset, basiret, tecrübe ve diğer hasletlerin gelişmiş insanlarda hiss-i kablel vuku da daha fazla inkişaf eder.
İnsan “ene” şifresinden girerek önce nefsini sonra Rabbini tanır. Sonra Rububiyete muhatap ubudiyet neyi gerektiriyor lâtifeler penceresinden bakmak istedik…Kısaca bahsedelim dedik yazı biraz uzun oldu…