Dönem, Hz. Ömer’in halifelik dönemi, fetihlerin bol olduğu bir kutsanmış zaman parçası…
Kadisiye muharebesi ile Irak fethediliyordu, ama aslında İran’ın sonu demekti. Halife Hz. Ömer’in bu kadar üzerinde titremesi bundandı. İslam’ın “İlay-ı Kelimetullah” için önünün açılmasında Irak bir engeldi. İşte bu engeli aşmak için sağdan soldan gelen taze kuvvetler Medine’nin dışında toplanmıştı. Cihat ruhuyla bilenmiş kalabalık mücahitler Halifeyi bu meydanda heyecanla karşılamıştı.
Hz. Ömer, orduyu denetimden geçirerek düzene soktu ve hazırlanan ordunun başkomutanlığını bizzat üzerine alacağını ilan etti. Bu mücahitlere büyük moral ve müjdeydi. Ama büyük sahabeler Halifenin ordunun başında olmasını, üstelik İran gibi harpçi bir devletin ordusuyla savaşmasını İslam’ın birlik ve dirliğe en çok muhtaç olduğu bir aşamada pek uygun görmüyorlardı.
İşte bu yüzden Hz. Ömer, Medine’nin üç mil mesafede, Dırar denilen yerde orduya istirahat verdirirken ilk savaş meclisini de toplamış oldu. Ordu Halifeyi başlarında istemesine karşılık, büyük sahabeler bu fikirde değildi. Halife Ömer, bu dönüm noktası olacak savaşı yönetmeyi çok istiyordu, ama büyük sahabelerin, yani istişare heyetinin ortak görüşüne de bir şey diyemiyordu.
O da davanın bir neferiydi çünkü. Ordunun bütününe hararetli bir konuşma yaptı. Özetle “Ben sizin fikrinize taraftarım. Fakat Peygamberimizin kıymetli ve saygıdeğer ashabı, bu fikri kabul etmediler” diyerek kararını şöyle açıklamıştı…
Hüseyin Kara’nın yazısı içinTIKLAYINIZ