Lozan masası

Kadir AYTAR

Lozan Konferansı tam 86 yıl önce 20 Kasım 1922’de başladı. 15 Kasım 2008 günü ülkemizi ziyaret eden İsviçre Konfederasyonu Başkanı Pascal Couchepin, iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasının 80. yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen etkinlikte, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalandığı tarihi masayı, Türkiye'ye hediye etti.

Bu masanın Türkiye’ye hediye edilmesinin arkasında yatan amaç ya da düşünce nedir tam olarak bilemiyoruz ama, TBMM’de sergilendiği sürece bizlere Misak-ı Milliyi ve milletin inançları adına verilmiş olan gizli sözleri hatırlatacağı kesin gibi gözükmektedir. 

Bilindiği üzere; Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşının ardından Mondros Mütarekesi ile Osmanlı topraklarının parsellenmesi üzerine canını dişine takarak girmiş olduğu Kurtuluş Savaşını, kolu kanadı kırık da olsa muzafferiyetle bitirmiştir.

Uluslar arası ilişkilerde ve hukukta, savaş alanında muzaffer olmak yeterli olmamaktadır. Bu nedenle 1923’te İsviçre’nin Lozan şehrinde kurulan malum antlaşma masasından Türkiye tarafı bir hayli kayıpla ayrılmıştır. Ama bu, yine de büyük bir başarı ve zafer olarak takdim edilmiştir.

Görüşmelerin sürdüğü sıralarda Mısır Hahambaşısı Hayim Naum, yine kendisi gibi Yahudi olan İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Gürzon’a; "Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyeti ve İslâmî temsilciliklerini (Hilafeti) ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum." teklifinde bulunmuştur.

Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısındaki; "Lozan’ın İçyüzü" başlıklı makalede ise, Lord Gürzon’un; "Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz." dediği yazılıdır.

Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarasında; "Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?" diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon; "İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları, mâneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” cevabını vermesi, Hayim Naum’un teklifinin icraya konulmuş olduğunu gösteriyor.

Türk Murahhas Heyeti Başkanı İsmet Paşa, Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesatı kökünden ayırmak olan bu planı sezdiği halde, Hayim Naum’un teklifini  ve Lord Gurzon’un sözlerini teyit eder bir şekilde şu gizli teminatı veriyor ve; "Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, yani an’ane-i İslâmiyetten kurtulmak hususunda besledikleri-yâni İsmet’in beslediği-azmin, inkâr edilmez delilidir." diyor.

Lozan masasından Misak-ı Milli sınırlarından vazgeçilmiş ve Mısır Hahambaşısı Hayim Naum’un marifetiyle perde arkasında yapılan pazarlıkların neticesinde; “din-i İslâmı bu mübarek Türk milletinden kaldırmak” sözü verilmiştir.

Daha sonra aynı doğrultuda gerek inanç, gerek giyim kuşam ve gerekse kültür bakımından İslama ve İslam milletine yapılan cebrî uygulamalar, bu gizli sözün tezahürleri olarak görülmüş ve yaşanmıştır.

Millet olarak yaşadığımız bu acı tecrübelerin uzantılarından, korku ve endişelerinden hâlâ kurtulabilmiş değiliz. Kendi kimliğimize sahip olabilmemiz, eski satvet ve şevketimize yeniden kavuşabilmemiz için, hiç olmazsa, Lozan Masasında kaybettiğimiz İslam ananemize ve temsil rolümüze sahip çıkmamız elzemdir.

Kaynak:
www.risaleinurenstitusu.org/Nursi, Bediüzzaman Said, Emirdağ Lahikası, Sayfa: 277, 278, 286, 287, 295, 296

kadiraytar@risalehaber.com

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.