Manevi olarak da gelişimin, tekamülün şartı ibadettir, faaliyettir, harekettir, hizmettir.
Sadece vicdanlarda, düşünce dünyasında kalan eylem olarak yansımayan ne bilgi, ne inanç tekâmül için yeterli değildir. İlla ki inanç, niyet, düşünce ve sonrasında davranışa dönüşmelidir.
Kalbim safidir diye hiçbir şey yapmayan sadece kendini kandırır.
Ruhsat ve âzimet skalası arasında cereyan eden Salih amel denilen, davranış, fiil, faaliyet, hareketin yoğunluğu nispetinde paralel olarak hem maddi hem mânevi performansın yansımaları tazahür eder.
Mânevi tekâmülün vizyonu insan-ı kâmil ve ihlas-ı tamme muvaffak olabilmektir.
Kâmil insanın fiil ve davranışların performansı, üretiği katma değerin tanımlanabilen yönü ölçülebilir.
Tevazu, mahviyet, nezaket, feragat, faaliyetlerin hepsi sayısal olarak belirlenen referans davranışlara göre kıyaslanarak ölçüm yapılabilir. Algılama ve derecesi, başkalarına yaptığı tesir olumluluk seviyesi ne anlaşılıyorsa bir referans değer biçilebilir.
Maksat suçlu tespit değil tevazuu, izzeti, şahsiyeti, mahviyetinden dolayı kenarda köşede kalmış, kendilerinden istifade edilemeyen isimsiz kahramanların potansiyelinden daha fazla hizmetlerde istifade edebilmektir.
Sahneyi işgal eden cazgırların gürültüsünden sesini duyamadıklarımızın seslerini de işitebilme imkânımız olabilecektir...