Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Kehf Sûresi 18-20. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
18-Ve onlar(a baksan, mağarada) uyuyan kimseler oldukları hâlde onları uyanık sanırdın; hem onları (bir taraflarına yatıp kalmakla zarar görmemeleri için) sağ tarafa ve sol tarafa döndürüyorduk; köpekleri de (mağaranın) giriş(in)de iki kolunu (ön ayaklarını) uzatan (bir muhâfız olarak yatmakta) idi. Onlara (o hâllerinde) muttali‘ olsaydın (öylece görseydin), gerçekten kendilerinden (ürker ve) kaçarak geri dönerdin; hem onlardan dolayı elbette korku ile dolardın!
19-İşte böylece, (hâllerini) aralarında birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden konuşan biri (hâllerindeki acâibliği görerek): “Ne kadar kaldınız?” dedi. (Diğerleri): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık!” dediler. (İçlerinden bir kısmı da) dediler ki: “Rabbiniz, ne kadar kaldığınızı en iyi bilendir; şimdi içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, yiyecek olarak hangisi daha temiz ise artık ondan size bir rızık getirsin; fakat dikkatli olsun ve sakın sizi kimseye sezdirmesin!”(*)
20-“Çünkü onlar, sizden haberdâr olursa, sizi taşla öldürürler veya sizi dinlerine döndürürler; bu takdirde ebediyen kurtuluşa eremezsiniz!”
(*) Şehre gönderilen genç, aldığı parayı sarf etmek üzere fırıncıya verdiğinde, aralarında anlaşmazlık çıktı. Ahâli, paradaki Kral Dakyanus’un resmini tanıyıp, bu gencin bir hazîne bulduğu fikrine kapıldılar ve kendisini hükümdâra götürdüler. Başlarına gelen hâdisenin hârikulâdeliğini artık fark eden mü’min genç, olanları tevhid akīdesine sâhib Tendüvis nâmındaki bu yeni hükümdara nakledip, hep birlikte mağaraya gittiler. Ve bu fevkalâde hâdiseyi hayretler içinde müşâhede ettiler. İşte bu hâdise, öldükten sonra dirilişin açık bir delîlidir. (Beyzâvî, c. 2, 8; Nesefî, c. 3, 19)