Zor bir süreçten geçiyoruz, dâhili ve hârici düşmanların taarruzları altında yürüdüğümüz çetin bir süreç. Darbeye teşebbüsden sonra başlayan ve bazen dost ile düşmanın tefrikinin yapılamadığı, anlaşılamadığı bir süreç. Yâni hava çok puslu, görünmezlerin ve kendini hissettirmeyenlerin her yerde ve her makamda bulunduğunu anladığımız bir süreç…
Yaklaşık onbeş yıldır şahsî olarak tanıdığım ve ailecek de kendilerini bildiğim dindâr bir arkadaşım hakkında gıyâbî ihbârda bulunuluyor. Hayatını ve tarzını iyi bildiğim bu kardeşimin, darbeye teşebbüs edenlerin hiçbirisiyle hiçbir bağı olmadığı ve o gürûha karşı da bir yakınlığı bulunmadığı halde, asılsız bir ihbâr nedeniyle hayatı alt-üst olan kardeşlerimizden sadece biri…
Böyle bir haber yeni değil, basına bu nev’den birçok haber yansıyor ve çok mağdûriyetler yaşanıyor, biliyoruz…
Bu yazımızı da kardeşlerimize karşı üzerimize düşeni yapmak ve yetkili mâkâmların da nazar-ı dikkatlerine takdîm etmek niyetiyle yazıyorum.
Şimdiki mevcûd hükümetimizin İslâmiyet hesâbına yaptıkları hizmet ve gayretlerini ve ehl-i îmân’ın ekseriyetinin haklarındaki hüsn-i kabûllerini biliyoruz.
Fakat memleketin bütün kurumlarında ve makâmlarında vazîfe yapan ‘herkes için’ aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Zirâ bu gibi menfûr olaylarla ve teşebbüs edenleriyle hiçbir şekilde bağı bulunmayan, dâhil olmamış ve haklarında maddî ve somut deliller de tesbit edilemeyen ehl-i îmânın, fırsattan istifâde ile mağdur edildiğini ve kendilerine zarar verildiğini ve haklarındaki sürecin ziyâdesiyle uzatıldığını ve bu süreçte ciddî mağdûriyetler yaşadıklarını görüyoruz ve okuyoruz.
Ve birde bu hengamda kendilerine ‘hâin’ nazarıyla bakılması da cabası…
Bu mâsûm kardeşlerimiz için kurulmuş kriz masaları var(dı) ve o makâmlara yapılan binlerce başvuruların neticesi, beklenilen uzun süreçler oldu ve hâliyle yine çâresizlik içinde kıvranılan bekleyişler…
Bu mağdurlara nasıl sâhib çıkılacak?
Mevcûd teşebbüsler ve yapılan girişimler yeterli mi?
İhtiyâca cevâb verebiliyor mu?
“Şu vatanın her köşesinde hak ve hakîkat için çırpınan ve saf kalbleriyle necatları için Rabb-ı Rahîmlerine ilticâ eden pek çok masûmların semâvâtı delip geçen ve Arş-ür Rahman'a dayanan âhları[1]”ndan çekinmek ve azamî bir sür’atte mevcûd tıkanıklıkları çözmek pek çok elzemdir.
Herkesin sînesi o kadar geniş değil ki, sabrı da öyle olsun. Bütün bu süreci sînesinde taşıyamayanlar ve inleyenler var…
Çığlıklara dönüştürmemek ve hüsn-ü kalplerinde aks’ül-amel’e meydân vermemek lâzım.
Bu husûsta gâyret gösteren yetkili makâmlardan murâdımız ve talebimiz o dur ki; hâlis olanları, hâris olanlardan ayırsın ve kalpleri kazanılsın… vesselâm…
Sözün kısası makbûldür diyerek,
Selâmet ve hayır diliyoruz.
[1] Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî