[Hâlık yarattı seni, bir ağaçta dal oldun;]
Sefer aldı kalemi, gazelde misâl oldun.
Rüzgârlarla kırılıp, ateşlerde yanmadın;
[Kader kesip biçtirdi, gün geldi mandal oldun.]
[Nice kirli çamaşır, yıkanıp sana geldi;]
Renkten renge boyandın, kâh siyâh, kâh al oldun.
“Dili yok, kimselere söylemez!” bildiler de,
[Dinleyip sırlarını dertlerle hemhâl oldun.]
[Elif kaddin daldayken zikrederdin “Hû” diye;]
Âşıklarla sallandın, Mecnûn’a visâl oldun.
Zamâne kırdı seni, bağrını yardı yazık;
[Lâm-elif’e dönünce bir ”Lâ!” çekip lâl oldun.]
[Nota gibi çamaşır iplerinde dizildin;]
Hamparsum’dan bu yana acâib bir hâl oldun.
Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına:
[Bûselik makàmından uşşaklara yol oldun.]
[”Varlık sırrım ne?” deyü, derin derin düşündün;]
İlm-i hikmeti buldun, târihlere mâl oldun.
Kimsin, necisin, nerden, nereye gidiyorsun?
[Tefekküre dalmaktan derviş ü abdal oldun.]
[Belindeki yay sana, yardır yaydan ayrılma;]
Ağyâr eline geçsen, bil ki kıyl ü kàl oldun.
Ma’nâ-yı harfî gibi gösterirsin aslını;
[Sen yay ile tevhide mazhar ü mahal oldun.]
[Tuttukça yorgun düştün çamaşırlar elinden;]
Üryanların yüzünden derdlenip hilâl oldun.
Rûh zaafa uğradı, beden kilo alırken;
[Bir ömür böyle geçti, zamanla hantal oldun.]
[Kadr ü kıymetten düştün naylon mandal çıkınca;]
Uyamayınca çağa , merkeplere nal oldun.
Utancından saklanıp îtikâfa çekildin;
[Gâiplere karıştın: sanki bir masal oldun.]
[Sen ecele benzersin, hayat çamaşır ipi,]
Darağacında ilmek; urgan-ı hammâl oldun.
“Lenfisâm” bir ma’nâya tefsîr olacak yerde,
[Koptu kopacak her an, gerçeğe meâl oldun.]
[Ten gömleğin çıkarıp tutmaklığına verdim;]
Tâbûtumun örtüsü, settâre-i sâl oldun.
Ekrem, ilhâmın ile gazeli teştîr etti;
[Söz sahnında Seferâ, ruha perr ü bâl oldun!]
*Teştîr: Bir gazelin iki mısrâ’ı arasına iki mısrâ ilâvesiyle yapılan nazım şekli.