Hepimiz hava alanındaki sıkı denetimlerden geçmişizdir. Genelde sıkıcı bir süreçtir. Gittikçe hassasiyeti artan cihazlarla tekrar tekrar taranmak usanç verir insana. Bu sefer bu sıkı denetimler benim için güzel bir tefekkür penceresi açtı. Dedim “keşke elimde bunlara benzer bir alet olsa da mesela ihlasa münafi davrandığımda beni haberdar etse”. Sonra düşündüm acaba böyle bir şey var mı diye. Evet, aslında tam da istediğim gibi bir şey var elimde. Risale-i Nur Külliyatı muazzam bir hassas dedektör silsilesi. Öyle hassas tarayıcıları var ki ufacık bir sapmayı bile anında haber veriyor.
Sonra hayal ettim ki kendimi Külliyatın mihenk taşlarına bir vurayım. Mesela İhlas Risalesi’ninkarşısına kendimi koyuyorum, düsturları ile tartıyorum ihlasa münafi hallerim bana ayan oluyor.
Kendimi Uhuvvet Risalesi’nin karşısına koyuyorum hemen sinyal vermeye başlıyor kardeşliğe münafi hallerim.
Kendimi Üçüncü Lem’anın karşısına koyuyorum bağırmaya başlıyor dünya ve içindeki fanilere yapışmış hislerim.
Kendimi Otuzuncu Söz’ün karşısına koyuyorum, sinyal veriyor kendime ait zannettiğim hallerim ve anlarım.
Kendimi Dördüncü Şua’nın karşısına koyuyorum ötüyor Allah’a aidiyetini kabullenmediğim her hissim ve kalbî meyillerim.
Birinci Söz’ün mihengine vuruyorum kendimi, ötüyor Allah namına olmayan her anım ve muamelatım.
Üçüncü Söz’ün mihengine vuruyorum ötmeye başlıyor korkularım, endişelerim.
Beşinci sözün mihengine vuruyorum ötemeye başlıyor vazifem olmadığı halde karıştıklarım ve karıştırdıklarım. Bir de terk ettiğim vazifelerim.
Altıncı Söz’ün mihengine vuruyorum ötmeye başlıyor Allah’a satamadıklarım. İnsan öyle acaib ki bazen ruhunu feda eder derecesinde fedakar olabildiği halde bazen oluyor ki küçük bir menfaati için dünyayı ayağa kaldırıyor.
Yirmi Üçüncü Lem’a’nın karşısına geçince ise oluşuyor ya da tabii olarak oluyor zannetmelerim kendini ele veriyor.
Kendimi hizmet rehberinin mihengine vurunca olanları ise birkaç cümle ile anlatmak mümkün değil. Allah cümlemize istikamet versin.Sıddîkıyyet mesleğine dahil eylesin.
Risale-i Nur öyle mükemmel bir mürşid-i kâmil ki ciğerinize kadar işleyerek sezdirmeden iç aleminizi düzene koyuyor. Kırıp dökmeden, parçalamadan içten içe tamirat yapıyor. Haydi öyleyse yeniden bir daha kendimizi muhatap kabul ederek rahle-i tedrisine diz çökelim. Her biri bir medrese hükmünde olan o muhteşem Risalelere muhatap olmaya gayret edelim. Ne kadar istifade edebilirsek o kadar kârdır.
Yapmamız gereken tek şey kendimizi muhatap tutarak dikkat ve tefekkürle okumak. Ve okuyup duruyorum ama bana bir şey olmuyor vesveselerine kulak asmadan devam etmek. Sebat göstermek.
Elbette Risalelere Üstad’ın gösterdiği yerden bakabilmek. O’nun konuştuğu makamda anlayabilmek kolay olmayabilir ama hissesiz de kalmayız inşallah. Anlamadan da okusam olur demeyip anlamaya gayret edebiliriz. Ulaşmakta zorlandığımız manalar bizim için daha lezzetli olacaktır.
Marifetullah bürhanları hava, su ve nur gibi olduklarından bizim maddi elimize gelmeyeceklerdir. Onları tutmak için hırs göstermek onlardan mahrum kalmamıza sebep olabilir. Bize düşen o ulvî manalara karşı gabileşmemize sebep olacak gaflet sebeplerinden uzak kalmaya gayret ederek manalara müteveccih olmak. Gayrısı bizim işimiz değil, zaten elimiz de yetişmez.