Adana'dan Karaman'a gelerek ormanlık alanda kestikleri meşeleri yakıp mangal kömürüne çeviren işçiler, zorlu çalışma koşullarına rağmen evlerine alın teri ile ekmek götürmek için gece gündüz çalışıyor.
Merkeze bağlı Pınarbaşı köyünde, Orman İşletme Müdürlüğünce belirlenen bölgelerde günün ilk ışıklarıyla başlayan mesaileri gün boyu süren işçiler, ateş karşısında duman ve ise aldırış etmeden meşe odunundan kömür üretiyor.
Odunların yaklaşık 20 gün boyunca yakılmasıyla üretilen mangal kömürü, başta Antalya, Konya ve İstanbul olmak üzere Türkiye'nin birçok yerine gönderiliyor.
"Ülkemiz'de meşe kesimi yapılan her yere gidebiliriz"
Mangal kömürü yapan işçilerden Süleyman Geçer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Mardinli olduğunu, Adana'da yaşadığını söyledi.
Ailesiyle mayıs ayının başlarında Karaman'a gelerek meşe odunundan mangal kömürü yaptıklarını ifade eden Geçer, "Biz Karaman'ın çeşitli bölgelerinde mangal kömürü yapan 20 kadar aileyiz. Ülkemizde meşe kesimi yapılan her yere gidebiliriz. Bu sene Karaman'ın Pınarbaşı köyüne geldik. Önümüzdeki yıl da Karaman'da olacağız. Çoluk çocuk geliriz. Biz 5 kişiyiz. herkes bir işin ucundan tutar." diye konuştu.
"Kazandığımız her lirada aileden herkesin alın teri var"
İlk olarak orman işletmenin belirlediği yerlerde, ücretini ödeyerek kesim yaptıklarını anlatan Geçer, şunları kaydetti:
"İlk önce kestiğimiz meşeleri ocağa taşıyoruz. Burada birbirine çattığımız odunların üzerini balya samanı ile kaplıyoruz. Onun da üzerini elenmiş toprakla kapatıyoruz. En üst tepesinden bıraktığımız boşluktan yakıyoruz. Tutuştuktan sonra orayı kapatıp yanlardan azar azar açıp hava veriyoruz. Bu odunlar yaktığımız ocağın büyüklüğüne göre 10 ile 20 gün arasında devamlı olarak yanıyor. Sonra ocağı temizleyip kömürleri ayırıp birkaç gün iyice sönmeleri için hava almayacak şekilde dinlendiriyoruz. Çuvallayıp gelen toptancılara satıyoruz. Bizim bildiğimiz başka bir yöntem yok. Bu yöntem yüzyıllardır kullanılıyor."
Geçer, aile olarak 20 senedir bu işi yaptıklarını ifade ederek, "Zor bir iş. Bir kere çalıştığımız alan kayalık alan. Arazi yollarında kesilen odunları zorlukla taşıyoruz. Sık sık traktörler devriliyor. Ağaç keserken yaralanmalar oluyor. Bazen satıyoruz, parasını alamıyoruz. Çoluk çocuk çalışıyoruz. Kazandığımız her lirada aileden herkesin alın teri var. Devamlı ateşin dumanın karşısındayız. Yine de mutluyuz çünkü helal lokma kazanıyoruz." dedi.
"Tüccar geliyor kendi istediği fiyattan alıp gidiyor"
Süleyman Geçer'in oğlu İsa Geçer ise üniversite mezunu olduğunu fakat iş buluncaya kadar ailesinin yanında bu işi yapmaya karar verdiğini söyledi.
Yaptıkları işin büyük riskler taşıdığını anlatan Süleyman Geçer, şunları kaydetti:
"En büyük riski, ocağın patlaması. Gaz sıkışıyor ve patlıyor. Bunun için gece devamlı başında bekliyoruz. Çok büyük bir kazamız olmadı. Yazın sezon ilk açıldığında piyasa canlı oluyor ama şimdi pek rağbet yok. Tüccar geliyor kendi istediği fiyattan alıp gidiyor. Biz de mecburen satıyoruz. Yani düzenli bir piyasası yok. Çadırda kalıyoruz, alıştık buna. Yaptığımız iş, uzaktan bakılınca ağaçların kesilmesi gibi gözüküyor. Bazı kişiler ilk önce karşı çıkıyor. Tamamen yasal ve izinli bir iş yapıyoruz. Kestiğimiz meşeler ekonomik değeri olmayan meşeler. Bunlar kesildikten sonra yerinden daha gür çıkıyor. Bir bakıma meşelikler gençleşmiş oluyor. "
AA