Risale Haber-Haber Merkezi
HDP’nin, Bediüzzaman Said Nursi, Şeyh Said ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezar yerlerinin tespiti ve iade edilmesi amacıyla TBMM'ye verdiği Meclis araştırma önergesi yapılan konuşmalar sonunda oylanarak reddedildi.
Milletvekillerinin konuşmalarından notlar şöyle:
CENAZE ŞU AN ORTADA YOK
Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoz:
1960 yılında Urfa’da defnedilen Bediüzzaman Saidi Nursi veyahut da Saidi Kürdi, 1960 darbesinden sonra, Urfa’da, olduğu mezardan çıkarılıp bir askerî uçakla bir taraflara götürülür. Cenaze şu an yok ortada, ya denize atıldığı söylendi, ya Isparta’da bir yere gömüldüğü söyleniyor, hasılıkelam biz bunu bilmiyoruz.
Şimdi, bu iki Said’in yani Şeyh Said ve Said Kürdi’nin ve 1 Seyit’in yani Seyit Rıza’nın; 2 Sait’in, 1 Seyit’in kendi vatanlarında içine girebilecekleri 2 metrekarelik bir toprak parçasını bulamamaları mezhepsel, ideolojik, siyasi eğilimleri ne olursa olsun devletin egemenliğini çelen, devletin tehlike olarak gördüğü Kürtlerin başına neyin geleceğinin son derece somut bir ifadesidir.
SAİD NURSİ'YE İFTİRA ATAN ÖCALAN'LA HESAPLAŞIN ÖNCE
Isparta Milletvekili Said Yüce:
Said Nursî’den Said-i Kürdî çıkar ama Said-i Kürdî’den Said Nursî çıkmaz. Öcalan’ın bu Said’lerle ilgili hem “gerici” hem “İngiliz ajanı” diye beyanları var. O zaman, bu öneriyi veren arkadaşların Öcalan’la da herhâlde hesaplaşmaları gerekir diye düşünüyorum. Kürt milliyetçilerinin Said Nursî’den ellerini çekmeleri ve onu siyasi bir araç olarak kullanmaktan vazgeçmeleri ahlaki bir sorumluluktur. Said Nursî sadece Kürtlerin değil, Türkiye’nin, hatta Alem-i İslam’ın çimentolarından biridir ve öyle de kalacaktır.
Bedîüzzaman Said Nursi kendisine yapılan zulümlere ve işkencelere, hapis ve sürgünlere karşı talebelerine hep şöyle seslenmişti: “Onlar yanlış yapıyorlar –yani kendisine zülüm, işkence yapan, sürgün edenler- zındıka komitelerinin tahrikiyle böyle yapıyorlar, siz onlara karşı intikam beslemeyin. Bizim vazifemiz müspet harekettir, menfi harekete asla iznim yoktur; bizler asayişin manevi bekçileriyiz.” Onun eserlerini okuyanlar hiçbir menfi harekete karışmamıştır, ülkesini terk etmemiştir. “Bu zamanda cihat manevidir.” diyerek silaha, zora, baskıya başvurmadan İslam’ın, imanın ve hürriyetin güzelliklerini insanların kalplerine ve gönüllerine hitap ederek anlatma yolunu tercih etmiştir. Nitekim bu tercihinde haklı çıkmış, milyonlarca insanın imanının ve ebedi hayatının kurtulmasına vesile olmuştur. Başka ülkelerde yaşanan büyük kargaşaların bizim ülkemizde çıkmasına da mani olmuştur.
BEDİÜZZAMAN'IN MEZAR YERİ PROBLEMİ YOK
Bedîüzzaman Said Nursi’nin mezarının bilinmemesi medyada her zaman polemik konusu oldu. Bedîüzzaman’ın bu konuda net izahları ve vasiyetleri de var. Bu konuda sık sık bunun gündeme getirilmesi, aynı zamanda 27 Mayıs ihtilalcilerinin Said Nursi’nin kabrini kanunsuzca ve gizlice açıp taşımasını tabii ki hiçbirimiz desteklemiyoruz, böyle bir şeyi kabul edemeyiz, bunu yapanlar suç işlemiştir. Ancak sevenleri ve akrabaları, Said Nursi’nin “Mezarım bilinmesin.” vasiyetinin kaderin izniyle zalimler eliyle yerine getirildiğine inanıyor, bu da böyle bir şey.
Bedîüzzaman’ın kendi vasiyeti açısından bakıldığında, onun bir mezar yeri problemi yoktur. Ömrü boyunca lider kültünden uzak duran Bedîüzzaman’ın davası şahsını değil, iman hizmetini merkeze alır. Baki hakikatlerin fâni şahsiyetler üzerine bina edilemeyeceğini ifade eder. Bu önerinin yapıcı değil, ayrıştırıcı bir nitelik taşıdığını ve Kürt milliyetçiliğine sembolik kazanımlar sağlamayı amaçladığını düşünüyorum.
HDP'NİN TEMSİL ETTİĞİ DEĞERLER BADİÜZZAMAN'IN MÜCADELE ETTİĞİ DEĞERLERDİR
Sinop Milletvekili Nazım Maviş:
Bedîüzzaman Said Nursi hazretlerinin hayatını bilen, eserlerini okuyan herkes bilir ki HDP’nin temsil ettiği değerler, Bedîüzzaman’ın karşısında mücadele ettiği değerlerdir. Bedîüzzaman da, Şeyh Sait de, Seyit Rıza da bu toprakların değerleridir. Doğru ya da yanlış, bu topraklar için, bu toprakların değerlerinden beslenerek fikir üretmiş, çözüm sunmuşlardır. Siz bu coğrafyanın problemlerinin çözümünü Marksist ya da Leninist teoride arayacağınıza Bedîüzzaman’ın reçetelerinde, risalelerinde arasaydınız, bugün, bu samimiyetinizi burada tartışmıyor olacaktık. Eğer siz samimi olsaydınız, bugün Türkiye bölgenin ve dünyanın en huzurlu ülkelerinden birisi olacaktı.
BEDİÜZZAMAN KÜLLİYESİ YAKILDI
Bedîüzzaman’ın şehirleri yakıldı, yıkıldı. PKK oraları yaktıkça siz seyrettiniz. Van’da Bedîüzzaman Said Nursi’nin külliyesini yakanlar 6, 7, 8 Eylülde sizin çağrınızla sokaklara dökülen Vandallar oldu. Van’da İlim ve Kültür Vakfı tarafından yaptırılan Bedîüzzaman Said Nursi’nin külliyesi yakıldı, yıkıldı, milyonluk zararlar verildi ve siz seyrettiniz, şimdi de çıkıp “Bedîüzzaman” diyorsunuz. Said Nursi “birlik” dedi, “vahdet” dedi, “ümmet” dedi, siz bu kavramlarla mücadele ettiniz. Şimdi de Bedîüzzaman’ın, Şeyh Sait’in ve Seyit Rıza’nın mezarlarını istismar etmek istiyorsunuz.
CEHALET-ZARURET-İHTİLAF
Bedîüzzaman bize şunu söylüyor, diyor ki: “Bizim üç düşmanımız var: Cehalet, zaruret ve ihtilaf.” On üç yıllık iktidarımız boyunca Bedîüzzaman’ın bu üç düşmanımız dediği cehaletle, zaruretle ve ihtilafla mücadele etmenin gayreti içerisinde olduk. Cehaletle bilgiye dayalı, marifete dayalı bir mücadelenin içerisinde olduk. Biz cehaletle mücadele ederken, marifeti yüceltmeye çalışırken siz Kürt çocuklarını hendeklerde cehaletin ve ölümün kurbanı hâline getirmeye çalıştınız. Bölgede eğitim faaliyeti yürütmeye çalışan vakıflara, derneklere hayat hakkı tanımadınız.
Biz Bedîüzzaman’ın “Zaruret en büyük düşmanımız.” dediği fakirlikle, zaruretle, geri kalmışlıkla sanatla mücadele ederken, teknikle mücadele ederken, yatırımla, kalkınmayla, gelişmeyle mücadele ederken, siz barajları yıkmaya, yolları bombalayanlara sessiz kalmaya devam ettiniz. Biz fakirliği yok etmek için barajlar inşa ettik, havaalanları inşa ettik, siz bu barajları, havaalanlarını bombalayanları, bunlara karşı çıkanları bir kez bile şu Parlamentodan telin edemediniz, kınayamadınız.
Yine, Bedîüzzaman “En büyük düşmanımız ihtilaf.” demişti. Biz ihtilaf düşmanına karşı ittifak aracıyla, vahdet ilacıyla, vahdet reçetesiyle mücadele etmeye çalıştık. Biz sürekli bu ülkede bin yıllık kardeşliği referans aldık. Siz kendinizden olmayanlara hayat hakkı tanımadınız.
ÜSTADIN MANEVİ ŞAHSİYETİNE EN BÜYÜK EZİYET
Değerli milletvekilleri, HDP’nin hayal ettiği dünya ile Bedîüzzaman’a zulmedenlerin dünyası arasında da paralellik ve benzerlik bulmak mümkün. Nasıl Bedîüzzaman’a, Seyit Rıza’ya, Şeyh Sait’e zulmedenler tek tipçi, otoriter ve antidemokratik bir kanaldan, bir gelenekten beslenmişse, bugün HDP’nin üzerine oturduğu siyasi ideoloji de aynı şekilde tek tipçi, otoriter ve antidemokratik bir kanaldan, bir gelenekten beslenmektedir. Bunun en somut örneklerini yaşadığımız günlerde çok somut bir şekilde, çok açık bir şekilde gördük.
Bedîüzzaman Said Nursi hazretlerinin naaşını siyasi ideolojiniz için kullanmanız üstadın manevi şahsiyetine en büyük eziyet olacaktır ve yine Seyit Rıza’nın ve yine Şeyh Sait’in manevi şahsiyetlerine en büyük eziyet olacaktır. Biz, buna müsaade etmeyeceğimizi ve bu öneriye “evet” demeyeceğimizi buradan açık ve net bir şekilde bir kere daha ifade etmek istiyoruz.
Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken: Bugün görüştüğümüz önergenin konusu Şeyh Sait Efendi’nin, Pir Seyit Rıza’nın ve Bediüzzaman Saidi Nursi’nin mezar yerlerinin halkına iade edilmesi ve mezarlarına bir mezar taşı konulmasıyla ilgilidir. Dikkat ederseniz AKP’li hatipler yaptıkları konuşmalarda bu meseleye dair tek bir cümle bile kullanmadılar çünkü kullanamazlar. On dört yıldır iktidardalar, en son konuşan sayın hatip kritik bir süreçten geçtiğimiz için bu önergeye onay veremeyeceklerini söyledi ama on dört yıldır herhâlde hiç bu kritik süreçten kurtulmamış olacaksınız ki bu değerli âlimlere, şahsiyetlere bir mezar taşını bile çok gördünüz.
Önerge yapılan oylama sonucunda reddedildi.