Beni soran olursa kim Hasan oğlu Maruf
Elinde kalem kağıt, yan yana dizer huruf
Bir zamanlar Batman'ı tüm dünya zannederdi
Meğerki şu dünyanın Batman kadarmış derdi
Bir avlu iki evde, babam, amcam yaşardı
Senede iki defa birbirine uğrardı
Anne yenge çocuklar içiçe idi dünya
Büyüdükçü değişti hayat bildiğim rüya
Amcalar mesafeli, dayılar kafadengi
Herkes ayrı bir alem, dünyanın yedi rengi
Babam az konuşurdu annem şiir gibiydi
Kardeşlerin herbiri farklı birer yapıydı
Kalp mi hayat merkezi, şuur mu anlamadım
Bir ora bir buraya, dolaştım adım adım
Ulucami yanında nur medresesindeydik
Demir, Uçar, Dolgunlar, huzur içre baş eğdik
Mektep başka bir alem, sokak başka, ev başka
Kitap-ders farklı söyler, buyur alaca aşka
İstanbul'da canlandım adım adım dolandım
Matbuatta neferken postaneye dayandım
Burada iki yiğit, Yakup ile Mustafa
Gönüller bir olunca, dert keder, huzmasafa
Gürbüz çınarlar gördüm gölgesi keyif huzur
Felek dedi ki, yeter, Adıyaman'a buyur
Oy aman Adıyaman, ne güzel insanlardı
Nurettin, Fuat, Sefer, Hasan abiler vardı
Dünyaevine girdim, eski tarz, usulunce
Geniş sandığım bu yol meğer hassas pek ince
Allah'ım bağışladı şükür, sıhhat, afiyet
Beşi bir altın gibi, verdi beş güzel velet
Maşallah deyin dostlar, nazar değmesin nazar
Büyüyorlar zamanla, biraz keyf, biraz azar
Ve kader izin verdi, kavuştum ilk vatana
Ailece bir bayram dönüverdik Batmana
Oyun gibi yaşadım, coştum, koştum, yaşlandım
Farketmedim yılları, çocukluk kalır sandım
Yarım asır dünyada, oldum dertli sevdalı
Çınara yetişmedim ancak tuttum bir dalı
Bir kalemle doğruldum, kağıttan âlem kurdum
Bir şiirle yoğruldum, bedi' nağmeye durdum
Şimdi geçmişi bazen kurcalayan bir adam
Bu ay, bu hafta derken tam elli yıl olmuş tam
Maruf şükretsin daim, dert yanmasın kimseye
Razı olsun lütf olan elindeki hisseye