İsrail'in Filistinlilere yönelik katliamlarından elbette Türk Musevi Cemaati'ni sorumlu tutamayız.
Bu haksızlık olur..
Suç, suçu işleyene aittir.
Türk Musevi Cemaati dinen 500 yıldan fazla bu ülkede yaşıyorlar.
Yani, bir "ecdat mirası" aynı zamanda.
Ne dinimiz ne de kültürümüz başka dinlere mensup olan topluluklara düşmanlık göstermeyi kabul etmez.
Tam aksine, can, mal, ırz, akıl ve din emniyetlerinin sağlanmasını buyurur dinimiz.
Türkiyeli Museviler de bizim gibi huzur ve barış içinde yaşama hakkına sahipler..
Hatta İsrail'deki Musevilerden daha fazla emniyet ve huzur içinde olmalılar.
Elbette İsrail'in katliamlarına karşı tepkimizi ortaya koyacağız.
Ancak tepkilerin "Yahudi düşmanlığı"na vardırılmasına da izin vermemeliyiz.
Bakın Said Nursi ne diyor:
"Evde, yahut bir gemide, bir masum, on cani bulunsa, adalet-i Kur'aniye o masumun hakkına zarar vermemek için o haneyi, o gemiyi yakmayı men ettiği halde; on masumu bir tek cani yüzünden mahv için, o hane ve o gemi yıkılır mı? Yıkılırsa en büyük zulüm, en büyük hiyanet ve gadir olmaz mı?"
Şu sözler de ona ait:
"Bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert dahi, umumun selameti için feda edilmez."
Yeni Şafak