Mehmet Cem'in yazısı
Vasatî ömür her canlı için, çok farklı uzunlukta olabilir. Ekseriyetle vücut büyüklüğü ile ömür süresi arasında bir uygunluk olduğu söylenebilir. Bedence daha büyük canlılar daha uzun, daha küçük canlılar ise, daha kısa yaşamaktadır. Bazı âlimlere göre insanlar için takdir edilen ömür 120 sene olduğu hâlde, çeşitli suiistimaller ve kötü davranışlar (içki, sigara, şişmanlık, hareketsizlik v.s.) ile bu süre altmış-yetmiş seneye inmektedir. Su altında kuma gömülü olarak yaşayan bir istiridye çeşidi olan deniztarağı 220 sene yaşayabilmektedir. Kara hayvanları içinde en uzun yaşadığı kaydedilen ise, 152 yıllık ömrü ile Marion kaplumbağasıdır. Bununla beraber dev kaplumbağaların daha uzun yaşadığına dâir bilgiler de mevcuttur. Buna karşılık böcekler âlemine dâhil olan birgün sinekleri veya diğer ismi ile mayıs sineklerinin vasatî ömrü, bizleri hayrete düşürecek kadar kısadır.
Neden "birgünlük?"
Hayvanlar âleminde tür sayısı bakımından en kalabalık grup olan böceklerin (yaklaşık bir milyon) ömürleri ergin olarak geçirdikleri süreler dikkate alınarak hesaplanır. Ergin ömürleri dikkate alındığında bazı böcekler bir mevsim yaşarken, bazıları da (bal arısı kraliçesi 5 yıl, termit kraliçeleri ise, 15 yıl) daha uzun yaşar. Bazı böceklerin ise, ömürleri günler mesabesindedir. Vasatî ömrü en kısa olanların başında mayıs sinekleri gelmektedir. Daha ziyade bahar aylarında (bazen sonbaharda) neşet ettiklerinden mayıs sineği olarak adlandırılan bu böcekler, yumurtadan çıktıktan sonra sadece yarım saat ile bir gün arasında hayat sürmektedir. Hayat sürelerinin bu kadar kısa olması insanların dikkatini çekmiş ve birçok dilde bu böceklere "mayıs sineği", "birgünlükler" veya "birgün sinekleri" gibi isimler verilmiştir. Lâtince olarak adlandırılmaları dahi bu özelliklerini yansıtır mahiyette olup, dâhil oldukları takıma ephemeros (kısa ömürlü) ve pteron (kanat) Lâtince kelimelerinin birleşiminden oluşan Ephemeroptera adı konmuştur.
Hayatlarını nasıl geçirirler?
Yeryüzünde bilinen 2.500 kadar türü olan mayıs sineklerine, sürekli buzla kaplı bölgeler ile çöl gibi her dem kurak olan yerler dışında her yerde rastlanır. Bununla birlikte, serin dağlık bölgelerdeki dere ve göl kenarlarında daha sık görülürler.
Son derece zarif görünümlü bu böcekler sinek olarak adlandırılmalarına rağmen, aslında sinekle tek ortak noktaları, bir olan hikmetli ve sanatlı yaratan Rableridir. Yoksa bu narin böceklerin, sineklerle uzaktan yakından alâkaları yoktur. Birgünlükler çocukluk ve gençlik safhaları olarak adlandırılabilecek lârva dönemlerini tamamen suda geçirir. Ancak, sivrisinekler gibi, bazı böceklerden farklı olarak sadece temiz ve berrak sularda yaşarlar. Suda geçirdikleri bu ilk safhaları vasatî ömürlerinin % 99'undan fazlasını oluşturur. Yaklaşık 1 yıl kadar süren bu dönemin ardından yetişkinler dünyaya gelir. Yetişkinler dünyaya gelmeden önce diğer bütün böceklerden farklı olarak birgünlük lârvaları subimago olarak isimlendirilen kanatlı bir safha geçirir. Ergin böceklerin dünyaya gelmesi ise, ilk anda insan vicdanını titreten bir hâdiseler dizisinin de başlangıcı olur.
Erginler, göğüs kısımlarında bulunan ve dinlenme hâlinde iken yukarıda tuttukları zar gibi incecik tülden kanatları ile tanınır. İki çift kanada sahip olan birgünlüklerin üçgen şekilli ön kanatları daha büyük, ikinci çift kanatları ise daha küçüktür. Vücutlarının nihayetinde ise, o narin görünümlerini pekiştiren ip gibi incecik üç -bazılarında ise iki- uzantı vardır. Bu uzantılar güzelliklerine güzellik katarken uçma esnasında, onların dengelerini sağlamalarına da yardımcı olur.
Bu küçük ince narin bedenlerine dünyaya geldikten sonra beslenmeye bile vakit bulamayacakları ağırlıkta görevler yüklenmiştir. Vazife şuuru o kadar had safhadadır ki, beslenmeyi sanki düşünmezler. Zaten beslenemeyecekleri için işe yaramaz hâlde olan ağız parçaları ve yutaktaki kasları vasıtasıyla onlar, gıda yerine iştahla hava yutarlar. Hava yutma sonunda giderek bağırsakları dolar, vücutları şişer ve şiştikçe de özgül ağırlıkları düşer. Böylece uçmaları kolaylaşır ve enerji ihtiyacı da buna bağlı olarak azalır, bu yüzden beslenme onlar için fuzuli bir iş olur. İşte, bu narin böcekler ezilince çıkan "çıt" sesi gövdenin balon gibi patlaması sebebiyledir. Birgünlükler vücutlarına doldurdukları bu havanın yerini değiştirerek uçuş sırasında konumlarını ve yönlerini de ayarlar. Sahip oldukları bu donanımla artık çok fazla enerjiye ihtiyaç duymadan vazifelerini gerçekleştirmeye hazırdırlar.
Birgünlüklerin muhteşem dansı
Kendileri açısından hayatlarındaki öncelikli gâye, hemen bir eş bulup nesillerinin devamını sağlamak olduğundan, binlercesi bir bulut şeklinde eş arama uçuşuna başlar. Bu uçuş, eşine az rastlanır güzelliktedir. Akşamüzeri saatlerinde, önce erkekler su yüzeyinden 2-10 m kadar dikine yükselir, daha sonra kanatlarını ve vücutlarının sonundaki uzantılarını açarak aşağı doğru paraşütle iner gibi süzülür.
Bu esnada dişiler, uçuşan erkekleri genellikle sakince seyreder. Bütün hemcinslerinde var edildiği üzere bir müddet naz makamında kalır dişiler, sonra sevk-i İlâhî ile erkeklerin uçuşuna eşlik ederler. Havada sahnelenen bu muazzam oyunun ilk perdesi kapanmadan, oyunun ikinci perdesine geçilir kısa bir süre sonra. Her fert kendine bir eş seçer ve süre kısıtlı olunca neslin devamı için lâzım olan görev havada gerçekleşiverir ve ardından erkeklerin hayatı son bulur. Dişilerin ise son bir görevi daha vardır. Hızla akan tertemiz suya âniden dalarlar ve suyun tabanında bulunan taşlara veya bitkilere 8.000 kadar yumurtayı yapıştırıverirler. Bazen de yumurtaları su yüzeyine bırakırlar. Daha sonra onların da hayatı son bulur.
Yumurtalarından çıkan yavrular, düşmanlarından korunmak ve beslenmek için, çok açık bir İlâhî sevkle ya suda oradan oraya hızla yüzer yahut dipteki çamur içinde gizlenirler. Yavrular, karın kısımlarının her iki yanında dizili bulunan (7 çift) solungaçları sayesinde balıklar gibi ihtiyaç duydukları oksijeni çevrelerini saran sudan karşılarken, kendilerine rızık olarak sunulan su yosunları ve diğer tek hücreli bitkiciklerle beslenirler. Ergin hâle gelmeden önce 20-30 defa deri değiştirirler. Sonra erginler meydana gelir ve bu devr-i dâim tekrarlanır.
Dünyaya geldikten sonra bereketli bir ömür sürer birgünlükler. En fazla 24 saat içinde ilham edilen bütün vazifeleri bihakkın yerine getirildikten sonra hem erkek hem dişilerin ömrü sona erdirilir. Zîrâ Kâinatın Yaratıcısı bütün canlılar gibi onları da bazı isimlerinin tecellilerine mazhar etmekte ve sonra hayatlarına son vermektedir.
Kısacık ömürlü bu canlılarla mukayese edildiğinde insana çok daha uzun bir ömür verilmiş olsa da, etrafını duyacak, hissedecek ve değerlendirecek boyutta, şuurlu olarak bir saat bile yaşasa, özellikle inkâr ve şirk hususunda bir mazeret hakkının kalmayacağını bu hayvancıkların ibretamiz hayatları bize ders veriyor. Dolayısıyla insan buluğ çağından sonra vasatî ömür sayılan altmış seneyi tamamladığında "Düşünüp gerçeği görebileceğin kadar ömür vermedik mi?" (Fâtır, 37) hitabının muhatabı sayılır.
Gaye-i hayatları
Sathî bir nazarla değerlendirildiğinde, bu hayvancıkların ekonomik bir getirileri ve herhangi bir faydaları yokmuş, kısacık ömürleri boyunca yegâne gâye-i hayatları nesillerinin devamını sağlamakmış gibi görünür. Ancak, suda yaşayan diğer pek çok böceğe olduğu gibi birgünlüklere de gıda zincirinde ve ekolojik dengede büyük vazifeler yüklenmiştir. Onlar da kendileri için çizilen rota doğrultusunda bir hayat sürer, sonra suya düşen cansız bedenleri balıklara ve suda yaşayan diğer canlılara rızık olur. Suya bırakılan yumurtadan yavrular (nimf) çıkmaya başlayınca, binlerce yumurta bırakmalarının hikmeti de anlaşılır. Birgünlüklerin yumurtaları, bilhassa da lârvaları, suda yaşayan diğer böceklere, yusufçuklara, taş sineklerine, salyangozlara, balıklara ve su kuşları gibi birçok hayvana gıda olur.
Tabiatta kurulu bulunan dengeye katkıları yanında yavrular sadece temiz suda yaşayabildikleri ve suda meydana gelen kirlilikten hemen müteessir oldukları için, su kalitesinin belirlenmesi yönüyle insanlar için birer uyarıcı (indikatör) olarak da vazifelendirilmişlerdir. Birgünlük yavrularının bu özellikleri dikkate alınarak su kalitesi rahatlıkla takip edilebilmektedir. Yani birgünlükler hâl dilleri ile "Bizim yaşadığımız su size zarar vermez, gönül rahatlığıyla için." derler. Bununla kalmazlar, milyonlarca yıl öncesine dayanan atalarına ait fosillerle tıpa tıp aynı olduklarını haykırarak, bir kısım evrimcilerce tesadüf eseri oldukları hususunda üzerlerine atılan iftirayı reddederken, bu muhteşemlerden muhteşem kâinatın Sanatkârını işaret ederler.
Kaynaklar
- Arif SARSILMAZ, Balıklar Uyur mu? Sızıntı Eylül 1994, 16 Sayı :188
- Anonim, 2009. Mayfly, Wikipedia, the free encyclopedia. http://en.wikipedia.org/wiki/Mayfly
- Nur Aytekin, Biz yusufçuklar, Sızıntı 21. cilt Temmuz 1999.
- Anonim, 2009, Canlılar dünyası, http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/canlilar/animalia/omurgasiz/2bilateria/1protostomia/ephemeroptera.htm
- Anonim, 2009, Mayıs sineği larvası, http://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/fosil.php?Id=2530
Sızıntı