Bismillahirrahmanirrahim
خُذْ مَا صَفَا دَعْ مَا كَدَرْ (Duru olanı al; bulanık olanı bırak!) kâidesini düsturu’l-amel yapalım. Şöyle ki:
Ecnebiyede terakkiyat-ı medeniyeye yardım edecek noktaları (fünun ve sanayi gibi) maalmemnuniye alacağız.
Amma medeniyetin zünub ve mesavîsi olarak bazı âdât ve ahlâk-ı seyyie ki, ecnebîlerde mehasin-i medeniye-i kesiresiyle muhat olduğu için çirkinliğini o kadar göstermiyor. Biz ise, aldığımız vakit sû-i tâlih cihetiyle ve sû-i intihap tarikiyle müşkilü’t-tahsil mehasin-i medeniyeti terk edip, çocuk gibi hevâ ve hevese muvafık zünub-u medeniyet kesb ettiğimizden, muhannes gibi veya mütereccile gibi oluruz. Kadın, erkek gibi giyinse maskara olur. Erkek, kadın gibi süslense muhannesliktir, yakışmaz. Mert ve âlihimmet, zîb ü zîverle muzahraf cilveli hanım gibi olmamalı.
Elhasıl: Zünub ve mesâvî-i medeniyeti, hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten seyf-i şeriatla yasak edeceğiz. Ta ki, medeniyetimizin gençliği ve şebabeti, zülâl-i aynü’l-hayat-ı şeriatla muhafaza olsun. Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lâzımdır ki, onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin mâye-i bekàsı olan âdât-ı milliyelerini muhafaza ettiler. (Divan-ı Harb-i Örfî, Hürriyete Hitap)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
âdât : âdetler, alışkanlıklar
âdât-ı milliye : millî adetler
adem-i liyâkat : liyakatsizlik, lâyık olmama
ahlâk-ı seyyie : kötü ahlâk
âl-i himmet : gayreti yüksek
binaenaleyh : bundan dolayı
düsturu’l-amel : işin prensibi, kuralı
ecnebî : yabancı
ehl-i takva ve vicdan : Allah’tan korkan, emirlerine bağlı olan dindar kimseler ve vicdan sahipleri
elhasıl : kısaca, özetle
fena : kötü
fünun : fenler, bilimler
hâlât : durumlar, hâller
hevâ : nefsin hoşuna giden faydasız arzular; yetenekleri, duygu ve düşünceleri nefsin emrine verme
heves : nefsin hoşuna giden gelip geçici istek ve arzular
hevesat : gelip geçici, nefsin hoşuna giden istek ve arzular
hudud-u hürriyet : hürriyetin sınırı
iktida : uyma
israfat : israflar, savurganlıklar
ittihad-ı millî : millî birlik
kâide : kural, prensip
kâmet-i merdane-i istidad-ı milliye : millî yeteneğin mert görünüşlü endamı, boyu
kavim : millet; aralarında dil, âdet, örf, kültür birliği olan insan topluluğu
kesb etmek : kazanmak
kesb-i medeniyet : medeniyet kazanma
libas : elbise
maalmemnuniye : memnuniyetle
mâye-i bekà : devamlılığın mayası, temeli
mehasin-i medeniye-i kesire : çok sayıdaki medeniyet güzellikleri
mehasin-i medeniyet : medeniyetin güzellikleri
mesavî : kötülükler, zararlar
mezhep : takip edilen yol; anlayış, görüş
millet-i Osmaniye : Osmanlı milleti
muhafaza etmek : korumak
muhalif : aykırı
muhannes : kadınlaşmış erkek
muhanneslik : kadınlaşma işi
muhat olma : çevrilme, kuşatılma
muvafık : uygun
muzahraf : sahte, yalancı, kof
müşkilü’t-tahsil : elde edilmesi zor
müteaffin : kokuşmuş
mütereccile : erkekleşmiş kadın
sanayi : san’at, zanaat, beceri, hüner; ham maddeleri işleyerek mamul madde haline sokmak için uygulanan işlem ve araçların bütünü; endüstri
sefahet : ahmaklık, beyinsizlik; yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük
seyf-i şeriat : şeriat kılıcı
sû-i intihap : kötü seçim
sû-i tâlih : kötü talih, baht
şebabet : gençlik
tarikiyle : yoluyla
tefsir : açıklama, yorum
terakkiyat-ı medeniye : medenî ilerlemeler, kalkınmalar
zîb ü zîver : süs ve ziynet, altın-gümüş
zülâl-i aynü’l-hayat-ı şeriat : şeriatın hayat pınarının tatlı suyu
zünub ve mesâvî-i medeniyet : medeniyetin günahları ve kötülükleri
zünub : günahlar
zünub-u medeniyet : medeniyetin günahları