Her namazdan sonra Mescid-i Nebevide Risale-i Nur'u okuyan gruplar olur. Biz grup olarak her namazdan sonra ders okumaya devam ediyoruz. İnşaallah kabul-u Nebevi olarak Risale-i Nurlar bu mukaddes beldelerde tesirini gösterecektir. Bidalara çok karşı olmaları, Risale-i Nur mesleği de sahabe mesleği olduğu için bunlar daha çok sahip çıkacaklar.
Bu peygamber şehrinde dört katlı güzel mülk dershane alınmış. Her gün bu mekanda yerli ve misafirlerin katıldığı dersler yapılıyor. Zaman zaman bu dersler etli Buhara pilavlarıyla renkleniyor. Selahattin Tiryaki kardeşimiz on üçüncü lema olan Hikmet-i İstiazeden okudu. İkinci dersi ise gençlerden, Bahattin Şeker kardeşimiz Üstadın Barla hayatından ders yaptılar.
Tillolu hafız Aydın Gün aşr-ı şerif okudular. Hafız Ali Mülayım da dua yaptı. Her zamanki gibi Bilal-i Habeşi Müezzini Mir Ali Süleyman da sohbet etti. Çok güzel bir akşam geçirmiş olduk.
Orada vakıf bulunan kardeşler, Cidde, Mekke vesair yerlerde yapılan kitap fuarlarına Risale-i Nurlarla katıldıklarını ifade ediyorlardı. Fuara gelen Araplardan yüzde 50si Bediüzzaman ve hizmetlerini tanıdıklarını söylüyorlardı.
Herkes bir kurtarıcı bekliyor. Araplarla konuştuğumuz oluyor, birçoğu bu havada.
Mescitte Suudlu vatandaş, Türkiyedeki siyasilerin isimlerini sayıyordu, parti liderlerden bahsediyordu. Biz de Said Nursiden, Onun hizmetlerinden, eser ve talebelerinden bahsediyor, anlatmaya çalışıyoruz. O da Bediüzzamanı bildiğini söylüyor; Nevarsi diye anıyordu. Arabistanda Üstad o adla biliniyor.
İnsanlığın kurtarıcısını, devlet ricalinde veya siyasi partilerde arayan ve bekleyenlerlerin Risale-i Nura ne kadar muhtaç oldukları bir hakikattir. Siyasilere belki yol gösterilir, dünyanın bu konjonktüründe siyasetle fazla bir şey yapılamadığı ortadadır.
Ahirzamanda, Deccal ve Süfyan asrında ancak Kuranın elmas kılıncıyla mukabele edilir prensibini esas almak gerekiyor. İnsanlığın kurtuluşu Asr-ı Saadet insanı yetiştirmek, imanı kavi insanların sayısını çoğaltmakla olur. Bunu da Bediüzzamanın modelinde bulmak mümkündür.
Allaha hamd ediyoruz ki, bize nur nasip etmiş. O nur bize kafi ve vafidir. Hakkıyla istifade etmeyi nasip etmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyoruz.