Nisan ayı umre ziyaretimizin son gününde Medine’deyiz. Bu yazıyı Medine Hava Alanında yazmaya çalıştım. Dolu geçen yirmi iki gün. Mekke’de hac havası vardı. Hele perşembe ve cuma günleri Harem-i Şerif ve bilhassa tavaf alanı (metaf) hınca hınc dolup taştı. Bilhassa Medine’de bu mevsimde, özellikle bu iki günde otellerde boş yer bulmak mümkün değil.
Geçtiğimiz perşembe akşamı, akşam namazından sonra tavafa girdim. Baştan tırnağa terden suya kesildim. Çok kalabalıktı. Bu iki gün Suud-i Arabistan’da tatil olduğunda binlerce yerli ve o civarda oturan yabancı, her cuma namazını Mescid-i Haramda kılmaya çalışıyor.
Coşkulu kalabalık, hep beraber tavaf ve dua, namaz ve niyazlarıyla bir araya geliyor. Dillerini anlamasalar da bir tebessüm, bir selam kalbleri fethediyor. Gönülleri birbirine raptediyor.
Umre’de en çok İranlı var. İran’lıları Türkler takip ediyor. Türkiye’de umreye büyük bir rağbet var. Umreye gelenlerin yüzde sekseni daha önce hac veya umreye gelenlerden oluşuyor. Demek burayı gören, cazibesine kapılan, tekrar gelmek istiyor.
Diyanet İşler ile şirketler hummalı çalışmalar içindeler. Bu insanlara hizmet sunmaya çalışıyorlar. Ancak ilk defa umreye gelen vatandaşlar için, din görevlileri de ilk defa rehber olarak gelmiş ise sıkıntılı oluyor. Görevli ile umreci çoğu zaman ancak uçağa binerken karşılaşıyor. Tanışma imkanı bulmadan insan selinin içine düşüyor ve yolunu kaybediyor.
Bu sefer Diyanet İşleri ile umreye gelen ve kaybolan iki kişiyle karşılaştım. Yetkilileri almaları için aradım. Maalesef telefonun başında işi iyi bilmeyen insanlarla karşılaştım. Neticede araba kiralayıp, kendimiz götürüp bıraktık.
Diyanet belki rekabete girip çok insanı o kutsal bölgelere götürmek istiyor. Ancak her işin ana merkezine tecrübelileri koymalıdır. Tecrübe de yetmez. Bu işi devlet işi düşüncesinden çok kendi işi gibi bakacakları arayıp bulmalıdır.
Yeni hac mevsimi için ön kayıtlar bitiyor. Kuradan sonra kesin kayıt ve Hacca gitme heyecanı insanları kaplayacak.
Güzel bir duygu. İslam kardeşliğinin fiilen yaşandığı, mü’minlerin kucaklaştığı, Allah’ın (c.c) azametinin timsalı Kâbe’yi tavaf etme, Hz. Peygamberi ziyaret etme ve selam verme bahtiyarlığına, bu aşk ile yüreği tutuşan herkese Rabbim nasib etsin.