Bir giriş mahiyetindeki bu kısa yazımızda Medresetüzzehra hayalinin gerçeğe dönüşmesi için hayatın içinden alınmış bazı vakıaları ve tespitlerimizi paylaşacağız.
Bilene malumdur ki, Bediüzzaman Said Nursi’nin asrın başında yenilikçi bir eğitim projesi olarak takdim ettiği “aklî ve dinî ilimlerin bir arada okutulmasıyla beraber, birbirleriyle barıştırılması ve kaynaştırılması”nın özel ismidir “Medresetüzzehra eğitim yaklaşımı”.
Peki bu hayal pratikte nasıl gerçekleşecek? Bu konuda düzenlenmiş ve bizim de bazılarına katıldığımız eğitim toplantılarında gördük ki, pek çok ütopik şeyler gerçekleştirilmeye çalışılıyordu. Her bir ders için ve her bir yaş grubu için ayrı ayrı ders kitabını mana-yı harfi ile telif etmek gaye ittihaz ediliyordu. Halbuki bu çok zaman ve insan sayısına muhtaç. (Binlerce gönüllü yazar ve binlerce kitaptan bahsediyoruz.) Hem milli eğitim de bu kitapları yayınlamaya hazır beklemiyor ve buna can atmıyor. Halbuki bu konuda gerçekten organize olma ve birilerini bu konuda istihdam etme noktasında işlerin hiç de böyle olmadığı göründü. Değil binlerce kitabı dönüştürmek, 10 tane sağlam gönüllü ders kitabı yazarının bile ortaya çıkartılamadığı, düzenlenen organizasyonlar vesilesiyle görüldü.
Bu konuda hem bu işin nasıl yapılacağı konusunda fikir sahibi olunmaması, hem de bu konuda kabiliyetli ve fedakar ve açık fikirli olmak özelliklerini bir arada taşıyacak kişilerin bir araya toplanmasının zorluğu kendini açıkça gösterdi.
Bizim ise, binlerce kitabı dönüştürmek yerine çok daha gerçekçi, pratik, kolay ulaşılabilir ve kısa zamanda netice alınabilir ve emsal çalışmaların ortaya çıkmasına vesile olabilir potansiyeli kendinde bulunduran ve hemen uygulamaya geçirilebilir bir alternatif teklifimiz vardı.
Beklentimizin ve kabiliyetimizin pek çok üstünde ve maksadı tam karşılayacak özellikteki Risale-i Nur İzah Metinleri çalışmamız ortaya çıkmıştı. Hem de görsel destekli sistematik bir eğitim programına dönüşmüştü. Çok daha pratik ve emsal çalışmaları meyve verebilecek ve aynı tarzdaki çalışmaların nasıl yapılabileceği konusunda bir kaynak olabilecek kabiliyetteki bu program ve kitabın üzerinde durulmasını eğitim programlarında talep ettik. Fakat ne yazık ki, hayatın pratiğinden uzak bir tavırla meselenin etrafında sadece dönüp durulduğunu ve sadece üzerinde konuşulduğunu, somut ve maksadı yeterince ve tamamen karşılayacak bir üretimde bulunulmadığını, bu noktadan çok uzak düşüldüğünü katıldığımız eğitim toplantılarında gözlerimizle gördük. İş görecek ve maksadı karşılayacak ve elimizin altında hazırda mevcut olan bir hizmet ve eğitim ürününden (Risale-i Nur eğitim programımızdan) yararlanmaya ve onu kullanmaya da odaklanılmadı maalesef.
Tek tek derslerin ve her bir ders kitabının “Medresetüzzehra eğitim yaklaşımı”na uygun bir anlayışla dönüştürülmesi güzel ve gerekli de olsa, bizce öncelikli olarak ve her daim lazım olan, müstakil bir dersle bu hakikatlerin tüm detaylarıyla ve sağlam bir mantık kurgusuyla anlatılmasıdır.
Çünkü bir fizik dersini din dersine dönüştüremezsiniz. Kapsamlı ve içerikten taviz vermeden anlatmaya zamanınız da yetmez. Ne yazık ki “soru işareti oluştursak yeter, açıkça Allah, yaratıcı demeye gerek yok” diyenler bile vardı o toplulukların içinde fikir beyan edenlerden. Açıkça söylüyoruz: Zamanımızın ateizm, materyalizm ve gaflet karışımından oluşan dehşetli tahribatını küçük kırıntılarla ortadan kaldıramazsınız, tesirini kıramazsınız, bir gayr-ı müslimden farksız bir şekilde konuşan ve yaşayan şu yeni nesli kurtaramazsınız.
Bizim teklifimiz ise, daha kolay, çabuk ulaşılabilecek etkili bir hedef. Müstakil bir din dersi programı ve zorunlu veya seçmeli bir ders olarak veya hiç olmazsa tavsiye edilir bir eğitim programı ve yardımcı/kaynak/tavsiye kitap olacak bir tarzda eğitim alanının içine yerleştirmek, ona odaklanmak ve yaygınlaştırılmasına çalışmak.
Bunun detaylarına ve kapsamlı sunumuna inşallah bir sonraki yazımızda yer vereceğiz.