Güne, bir İstanbul sabahında kadim dostlarımdan Abdurrahman Iraz ile başladık. İlk heyecan dalgasına Yalova Çiftlikköy’de yakalandık. 1994 Haziran’ın da Hakk’ın Rahmet’ine kavuşan, Üstãd’ın “Nurun Muallimi, Nurun Yüksek Bir Talebesi” diye senâ ettiği Mehmed Kayalar Ağabey’in Çiftlikköy Merkez Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret için Bursa yolundan ayrıldık...
Eski ve küçük bir mezarlık... Sık servilerin mezar taşlarıyla uhrevî bir veçhe kazandırdığı bir diyãr... Mezarlığın tek kapısından girdiğinizde üç beş metre sonra kubbeli mermer türbesinde Kayalar abi bütün ruhaniyetiyle sizi ayakta karşılıyor. Vücudumun bütün zerreleriyle ürperdiğimi, tüylerimin diken diken olduğunu hissediyorum.
Dicle kenarındaki medresesinde Nur hakikatlerini yüksek ãvãzıyla haykıran, korku bilmeyen, şecaatıyla Himalayalar kadar azametli, Bediüzzaman ve Nur dãvãsına sahip çıkmakta Hazreti Ömer gibi celãlli; küfrü zelil etme kastı taşıyan başı Everest kadar dik bu kahraman insanın manevî huzurunda yaşadığım ruhî fırtına ile yere çöktüm...
Iraz’ın hazîn sesiyle okuduğu Yasin-i Şerif bitinceye kadar, Kayalar ağabeyden özür diledim; onun kadar cesur, onun kadar gayretli ve onun kadar sãdık olamadığım için mahcubiyetimden zerreye inkılâb ettim...
Sahi!.. Mehmed Kayalar’ı bilir misiniz? Daha önce hiç duydunuz mu?
Yazının devamı için TIKLAYINIZ