Bir gece
Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,*
Kumdan, ayın ondördü, bir Öksüz çıkıverdi!
Lakin, o ne husrandı ki: hissetmedi gözler,
Kaç bin senedir, halbuki bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî:
Bir kerre, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kerrede, mâmûre-i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin.
Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.
Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki Öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o Masum,
Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi!
Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere rahmetti, evet, şer-i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep;
Medyûn ona cem'iyyeti, medyun ona ferdi.
Medyundur o Mâsûma bütün bir beşeriyet..
Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret...
Hilvan, 11 Rebi-ül-evvel, 1347 (1931)
* Hz. Muhammed'in (asm) doğduğu gece