HAYATI ÇEKİYORUZ
Durmadan geçen ve nehire benzetilen zaman akmaya devam ediyor. Hepimiz, yaratılıştan itibaran başlayarak kıyamete doğru sürüklenen, aralıkları ve durakları olmayan, yaşama sıramız gelince de suyun yüzeyinde parıltıları görülen bu nehrin içindeyiz.
"Hangimizin daha iyi işler yaptığı/yapacağı sınanmak için" (Mülk/2) doğum ile ölüm arasındaki hayatımızı çekip durmaktayız. Eceli/sırası gelenin, yolunun uzun-kısalığına ve yükünün ağırlığına göre ipi/halatı kopacak ve hayata gözlerini kapayacak. Çok ta sürmeyecek bir müddet sonra dünyadan izi bile silinecek. Tıpkı öncekilerin isimlerinin unutulup izlerinin silindiği gibi...
Hayatımızdan bir sene daha geçti. Ömür sermayemizden eksilen şu belirli zaman bir yandan insana hüzün verirken öte yanda ömrün gelecek olan kısmı için içimizde bir ümit belirir. İşte hayata işaret taşları olan ve sadece vakti bilip saymaya yarayan böylesi anlar dönüm noktaları ve hesap zamanlarıdır. Şu sıralar ömrümüzü sorgulayıp muhasebesini yapma vaktidir.
Geçen 365 günlük bir senede, maddî ve mānevî bakımdan ulaşılması arzu edilen hedef ve gāyeye varıldı mı? Ne yazık ki yaşanan zamanı geriye getirip tekrar yaşamaya imkânımız yoktur. Herkes biliyor ve görüyor ki gelen geçiyor, giden de gelmiyor.
Her ticāri işletmenin yıl sonu üretimini, faaliyetini ve dönem sonu bilançosunu kılı kırk yaran bir dikkat ve titizlikle tedkik ettiği gibi akıllı ve sorumlu her insan da ömrünün muhasebesini yapmalı; Kârını ve zararını hesap edip, yanlışını düzeltip, eğrisini doğrultup, zararını telâfi etmenin yollarını arayıp istikbâl için gerek maddi, gerek mānevi yeni yatırımları için plân ve projeler oluşturmalı. Bunlar üzerinde düşünmeli ve sahip olduğu güç ve imkân nisbetinde de hayata geçirmeli.
Haşir Sûresinin bir āyeti bizi cidden uyarıyor: "Ey iman edenler! Allah´tan korkun ve herkes, (bugünden) yarına ne hazırladığına (gönderdiğine) baksın. Allah´tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (18.Āyet)
Āyeti sarsılarak okuyalım: Ebedi hayatımız buradan gönderdiklerimize göre inşa edilecek. Burada yaptığımız işlere göre orada karşılanacağız. Sermayemizi verimli, faydalı ve semereli harcıyor muyuz? Dün ile aynı noktada mıyız? Düne göre ileride mi, geride miyiz? Kârda mıyız yoksa zararda mı? İşimize, ticaretimize, günlük yaşantımıza, aile hayatımıza vs. bir nebze daha kalite kattık mı? Esas buna bakalım...
........
Şu günlerde, zamanın kendimizin tayin ettiği yeni bir işaret noktasına, yeni bir dönemine, yeni bir faslına gireceğiz. Ve pek çok kişi yeni dönemin çok şeyler getireceğini umarak birbirini tebrik ediyor.
Fasıl yeni bir fasıl olsa da insan aynı insan, ahlâk aynı ahlâk, huy aynı huy, adet aynı adet olacaksa, meşhur meselde söylendiği gibi, "hamam aynı, tas da aynı" ise değişen hiç bir şey olmayacak.
ZAMAN ÇARŞISI
Zaman pek çok yazıp çizen tarafından çarşı-pazara benzetilmiş. Genellikle satıcılar vitrin ve tezgâhlara neleri çıkarıp teşhir ediyorsa alıcılar da onlara rağbet ediyor. Bāzen de müşteriler neleri talep ediyor, ilgi ve merakları her neye ise satıcılar o mal ve emtiayı bulup buluşturup satmaya çalışıyor. Mâlûm olan ticāri kuraldaki gibi, ya arz-talep ya da talep-arz dengesi...
Misal mi istersiniz? İşte asr-ı saadet. Cehālet asrını saadet asrına dönüştüren aynı insanlar değil miydi? Cehalet dönemlerinde rağbet ettikleri şirki, küfrü, zulmü ve isyanı terk edip arınmadan mı saadet asrı başladı? Tabii ki hayır! O insanlar cehalet döneminde yaptıkları her yanlış ve çirkin işi, ameli, adeti, fiili, sözü bir daha sokmamak üzere hayatlarından çıkardılar. Ardından dünya ve ahiret saadetine vesile olan hayrı, hakkı, marifeti, iyiyi, doğruyu ve güzeli baş tacı edip mutlak rehber edindiler. Zaman onlara bir şey getirmedi. Bilâkis, o insanlar zamana küfür, şirk, zulüm ve isyan yerine iman, güzel ahlâk, sıdk, ihlâs ve samimiyet kattılar. Onların sadece çarşısındaki mallar değişti. Biz de bugün ve yarın çarşımızda alıp satacağımız malların çürüğünü ayıklayıp atmadan, sağlam olanı öne çıkarmadan, kötüsünü iyi ve güzel olanla değiştirmeden yeni yıl veya yeni başka her ne gelirse gelsin, hayatımızda hiç bir şey değişmeyecektir. Dün ne ve nasıl idiyse(k) yarın da aynısı olacaktır.
Çünkü, kendini ve kendindekini değiştirmeyenin hālini Allah değiştirmez: "Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı (güzel ahlâk ve meziyetleri) değiştirinceye kadar Allah´ın onlara verdiği nimeti (ve hallerini) değiştirmeyeceğinden dolayıdır. Gerçekten Allah işitendir, bilendir." (Enfal/153)
YİNE DE UMALIM Kİ...
Dünyevî makamımız, statümüz, konumumuz ve mansıbımız her ne ise, ilmi, imānî, ahlâkî ve insāni seviyemizi, bilgi ve görgümüzü artırdık mı? Keşke şunu da yapmış olsaydım deyip hayıflanacağımız bir eksiğimiz kalmadan ömrümüzün kalan kısmı hayâllerimiz, ümîdlerimiz ve rüyālarımız için bugün elimizdeki son fırsattır.
Zamanın önümüzdeki safhalarında fert olarak, millet ve insanlık ālemi olarak insan şeref ve haysiyetine lâyık, kemâle, erdeme ve mārifete ulaşmış, bilgiyle ve irfanla donanarak barış ve huzur içinde, sağlıklı, güçlü, mutlu ve umutlu bir istikbâle doğru yol alalım dilek ve temennileriyle...