Annem Kastomonu ilinin Risale-i Nur hizmetleri ve İstiklal Harbimiz hizmetleriyle meşhur İnebolu ilçesindendi. Orada, ailesinin birkaç nesil öncesinden kalmış evine, bazı yaz tatillerinde misafir olurduk. Vârisler silsilesinde bulunanlar yıllar boyunca ard arda âhirete gidince, “vâris” olarak o evin mülkiyetini almak sırası bana geldi; fakat tapu kayıtlarında bir isim düzeltmesi de yapılması icap etti. Bunun için, bizzat takibe çalıştığım bir dava açtım ve birkaç ayda bir Trabzon’dan o davanın duruşmasına ard arda Trabzon-Ankara, Ankara-Kastamonu, Kastamonu-İnebolu otobüs aktarmaları ile giderken, Kastamonu durağımda Mehmet Feyzi Efendi’yi ziyareti de düşündüm. Fakat onun evini bilmiyordum. Sungur Ağabey ile bir karşılaşmam esnasında ona bunu sordum. Bir müddet düşündü, sonra “Ben sana tarif edemem; orada ‘Kuka tesbihi’ imal eden Ahmet Efendiyi bul, o sana tarif etsin” dedi.
* * *
Kastamonu iline sonraki bir gidişimde, İnebolu otobüs saati gelinceye kadar o ziyaretimi yapabilmek maksadıyla, o tespihçi Ahmet Efendi’yi buldum ve isteğimi ona söyledim. O da biraz düşündü ve “Bizi polis takip ediyor, seninle birlikte gidip o adrese gidemem; ben sana tarif edeyim, sen kendin git” dedi. Ben, onun tarif ettiği adrese kendim gitmeye çalıştım; fakat sokaklarda çok dolaşmama rağmen, o adresi bulamadım.
* * *
İnebolu otobüsü kalkış vakti de yaklaştığı için, “herhalde o ziyaret nasip değilmiş” diye üzülerek düşünürken, birkaç yolun birleştiği bir yerde son olarak gözüme ilişen bir yola daha sapmak aklıma geldi; o yola sapınca da adresi buldum. Bahçe kapısında, polislere karşı bir tedbir mahiyetinde üzerinde “Ziyaretçi kabul edemiyorum; mazur görünüz” şeklinde yazının olduğu bir tabela vardı; fakat bahçe kapısından girince, hiç bir güçlüğe maruz kalmadan, onun bulunduğu eve alındım. Kendisi yatağında gayet vakur bir şekilde oturuyor ve ziyaretine gelmiş, yerde oturan bazı kişilere ilmî bir konuyu anlatıyordu. Ben de diğer ziyaretçiler arasına oturdum; çay ikram edildi. Konuşması esnasında burnuna bir defa enfiye çekmesi de dikkatimi çekti.
* * *
2006 baskısı TDV İlmihal II s.68’de hem sigaranın bugün bilinen sağlığa zararı sebebiyle kesinlikle “haram” olduğu söylenmeyip, ”harama yakın mekruh” ve ancak “zorunlu harcamalardan ve aslî ihtiyaçlarından bile fedakarlık yapmaya zorluyorsa, o takdirde sigara içmenin dinen de ‘haram’ olduğu söylenebilir” denilmekle birlikte, son satırda da “Nargile ve enfiye gibi alışkanlıklar da bu çerçevede değerlendirilebilir” cümleleri yer almaktadır. Bu cümleler maalesef yanlıştır. Nargile, sigaradan daha zararlıdır; enfiye ise zararlı değil faydalıdır ve bu sebeple de dinî bakımdan yasak değildir! Bu cümlelerin TDV İlmihal II’de düzeltilmesi gerekmektedir. Bendeki 2006 baskısı ve 150 bin adet basıldığı bildirilenden sonra, başka baskıları yapılıp bu yanlışlar onlarda düzeltildi mi bilmiyorum.
* * *
Daha sonra, Mehmet Feyzi Efendi’nin vefat haberini alınca, gene Trabzon’dan Ankara’ya ve Ankara’dan Kastamonu’ya iki defa otobüs aktarması ile, Mehmet Feyzi Efendi’nin cenaze namazına iştirake gittim.
* * *
Allah kabul etsin ve ona Rahmet eylesin. Âmin.