İbrahim Mert'in haberi:
RİSALEHABER-İSTANBUL
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Bediüzzaman Said Nursi Nübüvvet-i Mutlaka'nın ve Nübüvet-i Muhammediye'nin (asm) gerçek mirasçılarındandır" dedi.
Görmez, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen 'Nübüvvet' konulu 10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu'nda katıldı ve şunları söyledi:
Başta Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri olmak üzere Nübüvvet-i Mutlaka'nın ve Nübüvet-i Muhammediye'nin (asm) gerçek mirasçılarını rahmetle yad ediyorum. Rabbimiz sayısız yollarla bizlere mesajını gönderebilirdi. Ama en güzel yolu Peygamber Efendimizle (asm) mesajlarını insanlığa göndermiştir.
Bediüzzaman Hazretlerinin sözleri ile devam ediyorum: "Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem zîfikirle konuşacak; elbette zîşuurun içinde en cemiyetli ve şuuru küllî olan insan nev’iyle konuşacaktır. Madem insan nev’iyle konuşacak; elbette insanlar içinde kàbil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak. Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve nev-i beşere muktedâ olacak olanlarla konuşacaktır. Elbette, dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidatta ve en âli ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona iktidâ etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü mânevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üç yüz sene ışıklanmış ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip ona dua-yı rahmet ve saadet edip ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş; ve resul yapacak ve yapmış; ve sair nev-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır."
Bediüzzaman'a göre Rabbimizi bize tanıtan üç büyük muallim var. Birincisi kitabı kebiri kainat, ikincisi Kur'an-ı Azimüşşan. Üçüncüsü de Nebi, Enbiya ve hiç şüphesiz bu muallimlerin en büyüğü Muhammed Mustafa'dır (asm).
Resul-i Ekremin (asm) en büyük mucizesi nedir diye sorsanız, -Üstad Bediüzzamanı'n eserlerini de incelediğinizde görülür ki- yeryüzünün en bereketsiz topraklarında, en bedevi toplumundan medeni bir toplumu inşa etmiş olmasıdır.