Kırkıncı hoca’nın hayatını ve hatıralarını anlatan hacimli kitabı çok farklı bahislerden oluşturulmuş. İmparatorluğun yıkılmasından sonra cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Osmanlılık ve Osmanlı kültürü tamamen silinmesi maksadıyla icraatlar yapılmış. Artık dinin bittiği kanaatiyle birçok insan Türkiye’yi terk etmiş, başka ülkelere göç etmiştir. Kırkıncı hoca hayatının on iki yaşından sonraki dönemini bu yılları idrak ederek geçirmiş. Babasının onu ilim tahsili için Erzurum’a getirmesi bu büyük romanın başlangıcı oluyor. Adeta çekirdek vaka bu tahsil için yapılan seyahattir. Kırkıncı Hoca her ne kadar olumsuz bir çevrede olsa da Erzurum’da ona ilim tahsilini kutsayan bir ortam kendini göstermiştir. O da onların tesirlerine göre davranmıştır. Velilerin, alimlerin, müderrislerin ziyaretlerine büyük iştiyakla gider, her gittiği yerden ilme karşı yeni hevesler edinerek döner, dua alır, kabiliyet kibriti yanmak için gelişir.
Kırkıncı Hoca’nın biyografisinin birçok kısmı doldurulması gerekir. Kısaca köyden şehire geliş, Erzurum’da tahsile başlamak, o ceberut yıllarında sabahleyin erkenden babası ile iki kardeşin tarassut altındaki hocanın evine gidişleri görülür. Hayatı bir dua ve bir seyahat ile gelişir. Hayatını değiştiren en önemli olay ilk tahsil yıllarında Bediüzzaman’ın İstanbul seyahati öncesi uğradığı Erzurum’da bırakmış olduğu olağanüstü ve efsane tesiri terennüm ederek onun şahsına karşı edindiği hayranlıktır.
Bediüzzaman’ın Erzurum mekanları, Kırkıncı Hoca’nın bir büyük zatın gölgesinde dolaşmasını doğurur. O mekanlar bizim de Erzurum’daki yıllarımızın gölgesinde yaşadığımız mekanları idi. Özellikle bir köşede kalmış olan sanat değeri olmayan bir camide, Kurşunlu camiinde gençliğimizde kıldığımız Cuma namazları Üstadın gölgesindeki yıllarımızdı. Her Cuma oraya gider, orada onun gölgesini ve ayak izlerini sürerdik. Hocaefendi camiye en erken gelir, en geç çıkar, biz yaranı ve hizmetkaranı olarak onu bekler birlikte Künbet’e giderdik. Hey gidi günler. İki büyük adamın ruhu bu camide bizim bilmediğimiz bir mülakatla buluşurdu, eazımın hayatı seyircilere nasıl görünsün ki.
Kırkıncı Hoca’nın kitabı son altmış yılın siyasi ve dini kroniği bir kitap. Türkiye’nin son altmış yılındaki olaylarında o bir aktör veya zaman zaman seyirci, bazen yönlendirici bir şahıstır. Doğu Anadolu’nun penceresinden Türkiye’ye ve dini, siyasi değişime bir mantıklı bakıştır. Muhakkak onun varlığı Türkiye’nin dini ve siyasi yapısının oluşmasında bir önemli roldür.
Risale-i Nur davasında bir büyük aksiyon adamı gibi çalışmaya başlaması ile Risale-i Nur’un çevre il, kasabalara yayılması için seyahatler yapar. Bediüzzaman’ın hayatında seyahatler büyük yer işgal eder. Tevhid ve ubudiyet hakikatleri için yapılan kurmaca veya gerçekçi seyahatler eserlerde büyük yer işgal ederler. Ayrıca Bediüzzaman hayatında da seyahatler yapmış kaderin bilmediğimiz sırlarını alem sahifesinde motiflemiştir. Onun uzak coğrafyalardaki efsane seyahattleri çok önemli olaylardır.
Kitabta Kırkıncı Hoca’nın gelişme yıllarının ve onun kariyerinin oluşmasında rolleri olan kişilerle münasebetleri yer alıyor. Onun manevi hayatında iz bırakanlardan biri Alvarlı Muhammed Lütfi Efendidir. Trabzon’da Abdurrahman Efendidir. Hacı Salih Efendidir. İlk tahsilini onda başladığı Mustafa Efendi, onun Erzurum’dan ayrılması üzerine Hacı Faruk Efendi, yine Sakıp Efendi Hoca Hazretleri, Ağrılı Nadir Efendi Hoca Kırkıncı Hoca’nın kariyerinin oluşmasında büyük tesirleri sahip olan kişilerdir. Tabii bunların üstünde Bediüzzaman Hazretleridir. Medrese tahsilini ona verenlerin yanında tekkenin önemli şahısları ve Bediüzzaman onun dini ve ilmi ve dava adamı şahsiyetini yoğuran kişilerdir. Tabii yoğurma işi onun bu farklı tesirleri karizması ile onları aşarak ortaya bir Kırkıncı Hoca kişiliği ortaya çıkarmasıdır. Kırkıncı Hoca bir sentezin adamıdır, o sentezi kendisi yapmıştır. Akıl, kalp ve sair melekeleri arasında. Kitapta bu yetişme yıllarındaki farklı tesirler bağımsız bir bahis altında toplanmalıydı.
Kırkıncı Hoca’nın kitabı Bediüzzaman’ın arkasında onu tanımakla başlayan ve onu tanıyanlar çevresinde bir hayran gibi tesirlerine kapılan, daha sonra davasına cansiperane çalışan, seyahatler yapan, davanın önemli şahısları ile dava için bir çözümleyici gibi çalışan, davanın problemleri ile yüz yüze gelen ve tavır alan, dava için hapislere giren, kötü muameleler gören ama yılmayan bir kişiliği anlatır. Dostluklarını da peşinden gittiği adama göre ayarlayan, ona göre bakan, yorumlayan ve düşünen bir kişiliktir.
Kitapta Kırkıncı Hoca’nın Bediüzzaman’ın teşviki ile yaptığı davanın bölgede yayılmasını doğuran seyahatleri de bir kısım oluşturur. Bunlar ilahi bir tensib ile cereyan etmiş ve her gittiği yere davayı bu şekilde taşımıştır. Bayburt, Hasankale, Horasan, Sarıkamış, Eleşkirt, Kars ve çevre iller bunları oluşturur. Bunların dışında Kırkıncı Hoca zaman zaman günü birlik ziyaretlerle Türkiye’yi dolaşmış ve davasını her gittiği yere farklı bakış açısı ile yaymıştır. Bir ekol olmuştur. Kırkıncı Hoca çevrede nurların yayılmasından sonra da kozasını ören bir ipek böceği gibi Erzurum’da bütün ülkeyi içine alan bir dava adamı yetiştirme projesini gerçekleştirmiş.
Kırkıncı Hoca, Risale-i Nur davasının problemlerinde de bir çözümleyici zekadır. Üstadın vefatından sonraki toparlayıcı tutumu, Zübeyir Ağabey ile görüşmeleri, üniversitenin açılması, yazıcılık olayı, Yeni Asya Gazetesinin çıkarılması, Milli Nizam Partisinin kurulması davanın karşılaştığı problemlerdir. Hoca Efendi bu durumlarda birleştirici misyonunu yerine getirir.
Kendi hayatı ile ilgili teferruat kabilinden hatıralar da kitapta yer alır. Askerlik Hatıraları, Fethullah Hoca ile tanışması, Süleyman Arı’nın pederi ile tanışması. Eşref Edip Bey’le konuşması, Sivas Kampı, Eleşkirt Müftüsü’nden edindiği hatıralar…. Oflu Dursun Efendi ile tanışma, Lütfü Ülkümen, İbrahim Hakkı Konyalı, Necip Fazıl, hapishane hatıraları, Ergun Göze, Taha Akyol, Muhammed Ceberi, Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Barış Manço, Hekimoğlu İsmail görüşmeleri bunlardandır. O bütün bu görüşmelerde orijinal tavırlar sergiler. Ya davanın ya Risale-i Nur’un veya Bediüzzaman’ın görüşlerinin veya kendi hikemi bakış açısının tezahürlerine göre davranır.
Kırkıncı hoca bir sohbet adamıdır, hikemi ve akli sohbetleri ile şöhret bulmuştur. Bu sohbetler sayısızdır, onun sohbetleri toparlanmamıştır, toparlanan Nasrettin Hoca’nın fıkraları kabilinden kırkta birdir. Eserde çarpıcı sonuçlar ve hikemi dersler ortaya koyan yirmiye yakın sohbet vardır.
Kırkıncı Hoca’nın bu eseri Nur Talebelerinin, dava adamlarının, kronikçilerin, siyasi tarihçilerin okuması gereken önemli bir eserdir.