Zilhicce ayının beşinci günüydü, yani 3 Aralık Çarşamba. Mekke'deyiz. Öğle namazını müteakip, Mekke'deki nur talebelerinin geleneksel hale getirdikleri Mekke Buluşmaları programı vardı.
Programa, Türkiye'den, diğer İslam ve Avrupa ülkelerinden gelen Risale-i Nur mensupları ile Mekke'deki mukim ve irtibatlı olan kardeşlerimiz/ağabeylerimiz katıldılar.
Dilruba'nın ev sahipliğinde yapılan yemekli buluşmada 100'ün üzerinde katılımcı vardı.
Said Özadalı, açış konuşmasında birliğe, MEKKE RUHUnda saklı birliğe değindi. Bir anlamda MEKKE BULUŞMALARI, beraberinde MEKKE BİRLİĞİ'ne kalpleri hazırlayan bir muhabbet zeminiydi. Ardından, 1979 yılında Mekke'ye gelmiş, Ümmül Kurra üniversitesinde beraber okudukları Hamit Doğan'dan Mekke'deki ilk hizmetleri dinledik.
Buradaki ilk Nur talebelerinden, 1966'da gelmiş Alaaddin Köseoğlu ile bilahare gelen Bekir Berk ağabeylerin şahıslarıyla başlayan çekirdek çalışmaların meyve verdiğini belirtti.
Sevr dağının bir kenarında Hicret mahallesinde başlayan ilk medrese hizmeti, daha sonra Kudey yolu üzerinde tutulan ikinci bir medreseyle inkişaf etmiş. İlerleyen zaman içinde Aziziye'de daha büyük bir merkeze yerleşmişler.
Program, Üstad diyen ve dersini Risaleden alan herkesin katılımına açık bir davetiye niteliğindeydi.
Risale-i Nur mensupları olarak biz bir aileyiz mesajı verildi.
Isparta kahramanları'ndan, Mekke'de nura hadim Zarif, Ahmet, Yaşar, Yavuz, Adem beyler vardı. Mekke'de umumi buluşmayı kendi aralarında tesis etmiş ekiplerin hepsi oradaydı.
Sultan Ahmet camisinin başimamı Emrullah hoca da misafirdi. Mekke'nin ruhuna uygun, adeta hacda gezdiren ayetleri o Davudi sesiyle kalpleri müheyya ederek okudu. Tarifinden aciz kalınacak bir zevk-i ruhani verdi. İhlaslı bir sesti.
Daha sonra İhsan Atasoy konuştu. Müfritane irtibat üzerinde durdu. Sünuhattaki Tearüf ve teavün konusunu açtı. Kessaretüzzunuba sebep olan hallerden kurtulmamızı diledi. Ahd-i uhuvvet istedi. İşbirliği zaruretine değindi. Bir müjde verdi. Suudiler, ileriki yıllar için bir kongre ve buluşma merkezi için çalışmalar başlatmışlar.
Emrullah Hoca'nın okuduğu ayetlerin mealini verdi. Allah, Hazreti İbrahim'e İnsanlar arasında haccı duyur.(..) Kendi aralarında ortak menfaat görsünler mesajını aktardı.
Haccın hikmetleri bahsinde tearüfle beraber, İttihad-ı Efkar ve Siyaset-i Aliye-i İslamiye üzerinde ayrı bir konuşmayı bu fakir yaptı. Bunların neticesinde hasıl olan teavüne dayalı teşrik-i mesai ve maslahat-ı vasıai içtimaiyeye dikkat çekildi.
Daha sonra Mehmet Paksu hoca, bizi bu hedefe götürecek gayretler üzerinde durdu. Arapların, hassaten seyitlerin Risale-i Nur'a ilgisini ve hassasiyetini aktardı. Bir oturuşta 3 saat içinde Haşir Risalesini bitirip, öyle dağıldıklarını anlattı. Mekke merkezli Risale-i Nur buluşmalarına vurgu yaptı.
Üstada hacdan 20 çeşit hediye getiren Vanlı Tevfik abiye, Ben Ravza-i Mutahhara'nın dilencisiyim dediğini aktardı.
"Mekke'de olsam Türkiye'ye gelirdim"i izah etti. Üstad, yangın yeri olan ve İman kalesinin tehlikede olduğu yeri seçmiş. Aslında kalbi ve gönlü hep Mekke'de, Resulullah'la kalmış.
Dost Tv'nin kurucularından Yaşar Erdoğan bey de oradaydı. Mukaddes beldelerden yayın yapıyorlar. Katılanlar arasında Eskişehir'den Mehmet Timur, Şanlıurfa'dan Mehmet ve Abdülhalim hocalar, Uşak'tan Secaattin Erfidan, Gaziantep'ten Mehmet Arslan, Ermenek'ten Haydar bey bunlardan bir kaçıydı.
Mekke buluşmalarının yaygınlaşması, her yıl tekrarlanması, 5-6 zilhicce günlerinin, bu davetiyenin tarihi olarak belirlenmesi ile muhabbet ve münasebet zemininin daha kalıcı olması sağlandı.
Rahmetli Bekir Berk'in Potansiyel enerjisi ile burada atılan tohumun yeşerdiğini gördük. Her zaman potansiyeli kinetiğe çeviren cevvallığından, aksiyonundan ve yürüyen adamlığından bahsedildi.
Said hocanın tespitiyle, İslam dünyasının manevi başkenti olan ve El-asimet-ül mukaddese olarak ifade edilen, Mukakddes Başkent isminin şeref bulduğu şehir, Mekke-i Mükerreme'dir.
Mekke buluşmalarının, uluslararası düzeyde, dünyadaki nur talebelerinin ve ilgi duyanların bir platform gibi meselelerini müzakere ettikleri ve mütalaalarını yaptıkları bir merkez hususiyeti üzerinde duruldu.
İnşaallah güzel meyveler verecek. Mekke'de ilk defa Risalenin basılıyor olması da, bu hayırlı faaliyetler zincirinin bir halkası.
Müslümanların, özellikle Arapların günümüz şartlarında İslamiyet'e sahip çıkmalarında ve asrı doğru okumalarında Risale-i Nur'a ihtiyaçları değerlendirildi.
Hülasa, Mekke, Risalenin Kur'ani manalarına ev sahibiydi. Kur'an'ın manası ve ruhunu bize veren ve bu asırda orijinal tefsiri ve izahı olan Risale-i Nur, en çok Kur'an'ın nazil olduğu beldeye, beldetül tayyib'e yakışırdı. Kur'an onu almıştı.
Resullullah (asm) sevgisi ve hasretiyle dolu Dede Efendinin, Kabe'ye gidip seyrettiğinde kaleme aldığı, bestesi ve güftesiyle musikinin ruhuna nakşettiği bir kasidesi var. İhsan Atasoy, gönülleri tellendiren, aşağıdaki satırlara yerleşen kasideyi okudu.Çok etkileyiciydi.
Yürük değirmenler gibi dönerler, dönerler, dönerler
Evvel ermişler hakka gider, gider, giderler
Gönül Kabe'sini tavaf ederler.
Muhammed küsü çalınır, çalınır burada.
Dede efendi, Hicazda vefat edip, Cennetül Muallaya defnedilmiş. Bütün Resul aşıklarına, hasretiyle yananlara ve sünnetiyle amel edenlere, Cenab-ı Hak, Kabe ziyaretini nasip etsin.