Mekke'nin izzet, ikram, dost iftar sofraları

Mekke'den bize ulaşan şey, izzet, ikram, dost ve akrabalarla bir araya gelmek, affetmek gibi...

Neşe Kutlutaş'ın haberi:

Batı kültüründeki gibi bir giriş yemeğinin olmadığı Mekke'nin geleneksel iftar sofralarında bütün yemekler masada aynı anda sunularak ilk önce misafirlerin gözüne hitap edilir.
Mekke'de sıcaklığın yıllık ortalama 40-45 derece olduğunu düşündüğümüzde hassaten Ramazan'da iftar sofralarında ikram edilen yemeklerin bizim "sağlıklı" anlayışımızla ne kadar zıt olduğunu görüyoruz.

Ramazan sofralarında özellikle Mekkeli görmüş geçirmiş ailelerin ikram ettikleri yemekler iklimin zorlayıcı şartlarına rağmen hiç de hafif sayılmayacak tarzda yemekler. Bu yemeklerden fûl-i midemmes üzerine kimyon, limon suyu ve erimiş tereyağı eklenerek servis edilen iç bakla yemeğidir.

Yapılan araştırmalarda, Mekkelilerin de yemeklerinde ağırlıklı bir yer tutan eritilmiş tereyağının molekül yapısının insan beyninin molekül yapısına en yakın madde olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla insan vücut ısısında rahatlıkla eriyebilen tereyağını biz de yemeklerimizde ölçülü bir şekilde kullanabiliriz.

Sembusek ise maydanozlu peynirli, karabiberli ve etli kızarmış hamur işinin adı ki iftar sofralarında ağır olduğuna bakılmaksızın yerini alır.

Fatta yemeği, üstüne yoğurt, altında da pirinç, kakuleli et suyuna yatırılmış kat kat kızarmış ekmek arasında et konulan, sirke ve sarımsak ilavesi ile sunulan çok özel bir yemek.

Pirinç Ortadoğu mutfak kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır aslında. Bir Suriye atasözünde şöyle der mesela: "İzzu bi'l rizzu, ve'l burgul yeşni' nefsu" (Hayatta pirinçten güzel ne var? Çatlasın bulgur.)

Eski bir Arap atasözünde de şöyle denir: "Cennettekiler ne yer acaba? Tereyağlı pilav."

Yalnızca Ramazan'da yapılan, incecik yufkaların arasına badem konularak hazırlanan şerbetli gattayıf da Mekke tatlı ikramlarının sultanı.

Mekke'de iftarda sofraya aynı anda oturan misafirlerden yemeğini bitirenler diğer misafirleri beklemeden sofradan kalkarlar. Çünkü yemeğini bitirenin diğer misafirlerin "lokmasını sayması" ayıptır.

Görmüş geçirmiş misafirler, gelenek gereği sofrayı görür görmez "Allah'ın (cc) istediği gibi" manasına gelen Mâşa'Allah" sözünü ev sahibi ve diğer misafirler duyacak şekilde söyler.

Ev sahipleri de iftar sofrasında oturulduğu müddetçe misafirlerini "Allah aşkına" yemesi için ısrar eder.

Îd-i Fıtr (Ramazan) Bayramı'nda verilen ziyafetlere has bir tatlı olan "Dubyaza" bütün pişmiş kuru hurma, kayısı kurusu, kuru incir, kuru üzüm ve bademden yapılır. Yine bayram ziyafeti vesilesiyle el-minezzele denilen kuzu ızgara yapılır. Bütün olarak sunmak yerine pişmeden önce parçalara ayrılır. Bu kadar zengin sunumlarda artan yemekler Mekkeli aileler tarafından, komşu, akraba ve ihtiyaç sahiplerine zarif bir şekilde paylaştırılır ki bu da her zaman için İslam'ın zarafetinin bir göstergesidir.

Netice itibarıyla Mekke'den ve dahi bütün İslam topraklarından bize ulaşan şey, izzet, ikram, dost ve akrabalarla bir araya gelmek, affetmek gibi hasletlerin Ramazan vesilesi ile hayatın bütün dilimlerine yayılan asil öğretisini öğrenmektir.

Zaman

Güncel Haberleri