Potansiyel olarak içinde iyilik ve kötülük barındıran bir varlık olarak bu âlemde bulunuyoruz ve yine bütün âlemleri içinde barındıran sırlardan biri bu olsa gerek; hayır ve şerrin içimizde depolanmış olması ve bir şekilde dışa tezahür etmesi…
Bir yanımız melek, diğer yanımız şeytan; dış âlemde melekler ve şeytanlar olduğu gibi içimizin en derininde bu iki vasıf saklı ve had konulmamış halde bekliyor… Melekleri ve şeytanları geçecek cihazat insanın iç donanımına program olarak konulmuş; hangisi çalıştırılırsa o yönde ilerleniliyor, yeni dosyalar açılıp geliştiriliyor…
Dışta karşılaşılan kötülük içtekini tetikliyor, potansiyeli harekete geçirip günah işleme olarak tezahür ediyor… İslam fıtratı üzerine doğan bütün çocuklar büyüdüklerinde neden kötülük işlesin, neden şerlere bulaşsın, neden zülüm etsin; hiç günah işleyenleri görmeseydiler, öylesi ortamlarda bulunmasaydılar…
Gıybet eden birini görmeyen gıybet edebilir miydi? Neden gıybet edilen ortamlarda bulunmamamız tavsiye edilir? O günah irtikâp edildiğinde zihin, his dünyası allak bullak oluyor, şuur altı karışıyor; zulüm damarı harekete geçiyor, o damar kesilmezse zulümden zevk alınıyor… Onunla ilgili bütün düşünceler bir bir diziliyor, kötülük kötülüğü çekiyor, iç âlemin ve bulunulan ortamın manevi elektriği kesiliyor, zulüm karanlığında kalınıyor; adalet aydınlığı olur mu o mekânda; melekler uzaklaşır, şeytanlar üşüşür o mahalden…
Ya öfke patlaması? Kontrol edilmiş kötülükler volkanın ağzından dökülür, gittiği yeri yakar, dağıtır… “Ayakta iseniz oturun, oturuyorsanız kalkın, başka bir mekâna gidin” tavsiyesi bulunulur hadiste ve yine “öfke ateştendir, ateşi ise su söndürür” denir şerif hadiste…
Kötülüklerin işlendiği mekâna uğramak bir nevi ateşe bulaşmak gibi bir şey; dış çekim içteki kötülük madenini harekete geçiriyor, fay kırılması olarak depremlere dönüşüyor, nice kalp hanesini yıkıyor…
Zan ve zem meclislerine uğramak, o kötü hasletlerin üzerinize bulaşmasını kolaylaştırıyor… Beraber olduğunuzda birbirinizin iyi hasletlerinden istifade etme neden tavsiye ediliyor denirse, sirayet ve inikâs eden hayırdan azami istifade etmek için denebilir…
Bir Hadis-i Şerifte, “Fitne uykudadır, uyandırmayın” buyrulur… Kötü bir sözü duymak, kötü bir manzarayı seyretmek içteki uyuyan fitneyi uyandırıyor, bozgunculuk damarını harekete geçiriyor; çabuk kontrol altına alınmazsa o fiili işler duruma getiriyor… “Batılı tasvir safi zihinlere ihlaldir” boşuna söylenmiş bir söz değildir…
Kötülüklerin, şerlerin gizlilikten çıkıp alenileştiği günümüzde, nereye kaçabiliriz? “Eynel mefer”… Kaçabildiğimiz kadar kaçabilmek, gözümüzü gönlümüzü uzak tutabildiğimiz kadar uzak tutmak; en azından ehli iman ile karşılaştığımızda gıybetten, zemden, zandan uzak konuşmalarda bulunmak, nazarları hayra çevirebilmek, güzel fiil, salih amel örnekleri aktarabilmek birbirine…
Pazarda karşılaştıklarında “Velasr” suresini okuyup ayrılan sahabeleri düşünmek, onların halleriyle halleşmeye çalışmak; kesben modern zaman caddelerinde yürürken kalben hayır bahçelerinde gül koklamak, gül kokmak, gül koklatmak… Melekler güzel kokuların olduğu yerlerde bulunurmuş, meleğin olduğu yerde şeytan olmaz…
Şerlerden uzak, melek meclislerinde Gül-i Muhammedi koklanan ilim ve zikir meclislerinde bulunmak duasıyla, Rahman ü Rahim’e emanet olun.