Eş Adayına Mana-yı Harfiyle Bakabilsen

Meleknur ÖZDORUK

(Bazı meseleler var ki üzerinde düşünmekten, konuşmaktan ictinab ediyoruz. Artık evlenebilmenin zorlukları, herkesçe malum. Bunun en ciddi mevzuu da münasip eş bulabilmekte düğümleniyor. Gün geçtikçe bu müşkülün daha zahir oluşu bize bir şeyler söylemiyor mu?)

Mana-yı harfiyle bakabilsen beğenirsin kardeşim. Hüsn-ü surete takılan parıltıların hakiki sahibini bilir, onların zaman nehrinde nasıl bir bir söneceğini tefekkür edersin. Hüsn-ü siretin cevherlerine teveccüh eder, onların şu fani dünyanın yıpratıcılığına, eskiticiliğine mahkûm olmadıklarını hatırlarsın.

Mana-yı harfiyle bakabilsen, saadet duana Aleyhisselatıvesselam’ın o meşhur tavsiyesiyle niyetlenirsin kardeşim. Maneviyatın haricindeki hususiyetlere talip olmak, “ceza, cins-i ameldir” sırrınca bu minvaldeki sıkıntıları davet etmektir, bilirsin. (“Bir kadınla dört şeyden dolayı evlenilir: Malı, soyu, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanını seç. (Aksi hâlde) fakr u zarurete duçar olursun!” - Buhârî, Nikâh, 16)

Mana-yı harfiyle bakabilsen beklentilerini günübirlik güzellik kurmacalarından azade kılarsın kardeşim. Kimdir güzel; kimdedir cevher, anlarsın. Fıtratındaki cemale ve kemale meftuniyetinle güzellik telakkini mayalarsın. Beklentilerini ve dahi kendini günün o hırpalayıcı, örseleyici, metalaştırıcı, tektipleştirici, rencide edici marazlarından temizlersin. Fenanın yerine bekaya namzet nakışlar ararsın.

Mana-yı harfiyle bakabilsen, beşerin koyduğu kurallardan sıyrılırsın kardeşim. Bir iki yaş farkından rahatsız olanlara karşılık, 25 yaşındayken 40 yaşındaki Hz. Hatice validemiz ile evlenen Gül Nebi’yi (sav) hatırlarsın. Görenek belasının diğer bütün kalıplarından tecrit olup hür olursun.

Mana-yı harfiyle bakabilsen seversin kardeşim. Belki ilk bakışta seni cezbetmeyen boyunu posunu, kaşını gözünü aşar; hakikat aynasındaki misaliyle tanış olursun. Sonra o misalin cemalini keşfeder, kalbine mukabil bir kalp için şükür burcuna çıkarsın.

Mana-yı harfiyle bakabilsen bilhassa ekranda karşılaştığın onlarca güzel yüzü (!), -ama farkında olarak ama olmayarak- kodladığını… ve beklentilerinin de bu kodlarla tecessüm ettiğini fark edersin kardeşim. Haydi manzaraya biraz yaklaşıp bakalım. Günlük hayatın akışında belki ofiste-bankada, belki de masum bir TV programında birbirine benzer bol cilalı (hatta ana hatlarına müdahale edilmiş) yüzlerle karşılaşıyoruz. Elbette ehli takvayı, ehli kalbi tenzih ederiz. Lakin umumen güzellik kodlarımızın böylece değişmeye maruz olduğunu söylememiz gerekir. Hani Nur’dan aldığımız derse binaen, kişinin inciri değil de çikolatayı sevmesi fıtri lezzeti kaybedip, kâzib/sun’i lezzete müptela olmasındandı. İşte bunun gibi, bazen farkında bile olunmadan kâzib güzelliklere müteveccih olunuyor. Eh, böyle bir nazar da masumiyetiyle melek-sima bir güzelliği göremiyor. Zira vehmi fiziksel setlerden ileri gidemiyor. Ve dahi Cemil-i Zülcemal’e yüzünü çevirmekte zorlanıyor.

Evet, en evvel kendimize mana-yı harfiyle bakalım kardeşim. Bakalım ki kusurumuzu, acz, fakr ve noksaniyetimizi hissederek kaf-nun tezgâhında işlenelim. Belki bizi yutmaya çalışan enemize bir kıyas mizancığından ibaret olduğunu bildirelim. İsmimizi cismimizi, adımızı sanımızı vücud rengi verdiğimiz tevehhümlerimizden kurtaralım ki hakiki kıymetimiz neşv ü nema bulsun.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.