Latif Erdoğan'ın yazısı:
Cadde-i Kübra
Cadde-i Kübra, büyük ve geniş yol demektir. Buradaki büyüklüğü hem keyfiyet hem de kemiyet olarak anlamak gerekir.
Keyfiyetçe büyüklük, salikini, kendi yolunun yolcusunu, mahiyetinin bütününde çok yönlü kemale, çok yönlü mükemmelliğe ulaştırabilmesi manasınadır.
Kemiyet büyüklüğünü ise, her istidat ve kabiliyetin, her zaman ve zemindeki taleplerine karşılık verebilmesi; ve dehalet isteklerinin hiç birini geri çevirmeden kabul edebilmesi şeklinde anlamamız mümkündür. Bu özellikleriyle de Cadde-i Kübra, sadece akıl ya da sadece kalp ayağıyla hakikate ulaştırıcı yollardan ayrılır. Çünkü son iki yol, herkese değil ancak havassa ve özel istidatlara hitap eder. Ve yine son iki yol, insanı bütün mahiyetiyle değil, mahiyetinin bir kısmıyla kemale erdirme, mükemmelliğe ulaştırma vazifesini yerine getirir.
Cadde-i Kübra, Kuran yolu olması hasebiyle, derece farkı saklı, Kuran'a ait temel özelliklere (Nur Külliyatı örneğinde olduğu gibi) sahip bulunması gerekir. Biz bu yazımızda söz konusu özelliklerden sadece ikisine temas edeceğiz.
1-Hidayet: İlim ve hikmet de dahil, yol gösterici, rehberlik edici bütün argümanları hidayet kavramı manasına dahil edebiliriz. Burada, insan mahiyetinin zenginliği ölçüsünde hidayetin çeşitliği söz konusudur. Nefis, akıl, kalp, ruh, letaif ve insan benliğinin bütününü ifade eden "ene"nin kendilerine göre hidayetleri ve istidatları ölçüsünde de hidayetten istifadeleri vardır.
Cadde-i Kübra, söz konusu hidayetlerin bütününe cevap verecek durumdadır. Ayrıca hidayetin konuları da, itikat, ibadet, ahlak, hukuk ve tekvini emirler gibi çeşitlilik arz eder. Cadde-i Kübra, alem-i şahadet, berzah ve ahiret merkezli olmak üzere bütün bu konularda rehberlik, yol göstericilik, öğreticilik ve eğiticilik misyonunu üstlenmek durumundadır.
2-Nur: Akıl, kalp, ruh ve diğer duygularda kapalı, karanlık bir yer bırakmayan; salikin ceht, çaba, gayreti ölçüsünde ve kavli, hali, ıstırari talepleri doğrultusunda artan; ve de sonsuz derecelerin, nihayetsiz mertebelerin her birinde ve salikin zahirbatın bütün mahiyetinde, esma, sıfat, zat, mahiyet-i kutsiye ve ene-i mutlak gibi makamlardan tecelli eden ilahi ışık ve rabbani aydınlıktır.
Hidayet, nurla tamamlanır; nur hidayeti artırır, devamlı hale getirir. Bir hatırlatma: Kuranın hidayetinden olduğu şekliyle nurundan da tam istifade edebilen Kuran okuyucusu, kısa sürede belki de hiç farkında olmadan insan-ı kamil varidatına ulaşabilir; ilahi nurun hakiki kaynağından azami ölçüde dolu dolu, doya doya istifade eder. Hem, Kuran'ın hidayetinden istifadede manaya aşina olmanın az-çok etkisi olur; fakat nurundan istifadede böylesi bir etki söz konusu değildir.
Kuran hidayetiyle marufa, iyiliğe kapı aralar, münkerin çirkinliğini göz önüne serer; nuruyla da marufu yapmaya, münkerden kaçınmaya cebr-i lütfi denilen zorlamasıyla zorlar, şiddetle teşvik eder. Hele Kuran okuyucusu, Peygamber Efendimizin vahyi telakki ettikleri anın nuruna ulaşmış ve bu keyfiyette bir nurdan istifade ile Kuran okuyorsa; ve yine hele bu Kuran okuyuş, vahyin Cebrail Aleyhisselama gelmesi sürecindeki nurla buluşma mertebesinde gerçekleşiyorsa.
Kuran'ın ruhundan istifade ile okunması ise, insan mahiyetinin bütünü hayata mazhar kılan ayrı bir boyuttur ki, o mertebedeki Kuran okuyucusu, her defasında melekleşmenin ayrı bir merhalesinde yaşar, sonunda melekleri de çok geride bırakan zirvelerde rekordan rekora koşar.
Bugün