Risale Haber-Haber Merkezi
Gazeteci Halil Uslu, Bedüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Hamza Emek ağabeyi yazdı. Hamza Emek'in Bediüzzaman Hazretleri ile Başkabakn Adnan Menderes arasındaki iletişimi sağladığını ifade eden Uslu, bizzat dinlediği hatıraları kaleme aldı.
İşte Halil Uslu'nun o yazısı:
İçinde iftiharlara istikrarla istikametle yürümekte olduğumuz bu aziz dava ve hizmet sahrasında gözlerimizi açtığımızda gördüğümüz çok mümtaz şahsiyetlerden ve dava adamlarından birisi de Emirdağ eşrafından merhum Hamza Emek ağabeyimizdi. Tanıdığımda Emirdağ’ında manifaturacılık ve kumaş ticareti yapıyordu..
Merhumun kendilerini o tarihlerde, Konya’da hizmetin kale taşları ve hısn-ı hasini mesabesinde olan Saadet Ekmek fabrikasında merhum Mazhar İyidönerin yanında, kahraman ağabeyimiz Said Geceegezen'in dükkan ve evlerinde, merhum Abdülmecid Nursi'nin (Ünlükul) evinde ve merhum Sabri Halıcı amcamızın halıcı mağazasının çalışma bürosunda görürdük, görmekle kalmaz can kulağıyla ve kalp gözleriyle dinlerdik. Çünkü o Emirdağ’ında, nurun karargahında büyük İslam mütefekkiri Hz. Bediüzzaman'a fasılasız, korkusuz ve Allah için hizmetinde bulunuyor ve bir manada da onun postacısı idi. Çok şeyler anlatırdı. Bir istikrar abidesi idi. Bizler onları örnek alırdık ve öyle de devam ettik.
Hz. Bediüzzaman, Emirdağ lahikasındaki bir çok mektubu Hamza Emek ağabeyimizle o tarihlerde merhum Başbakan Adanan Menderes'e gönderir. 1977 şubatında Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı ziyaretimizde de “Bizim Said Nursi ile irtibatımızı Başvekil Adnan bey sağlardı“ demişti. Hamza Emek o tarihlerde Hz. Bediüzzaman'dan izin alarak Emirdağ Demokrat Parti ilçe başkanı olur. Bu cihetlerle de mektupları Başvekile o götürürdü. Elbette o mektupların içindeki ayet ve hadisler bugünkü Anayasa çalışmalarına da muhkem emirler ve çıkış yollarıdır. Bununla ilgili Konya Dedeman otelinde bir konferansımız da vardır.
Hz. Bediüzzaman ne istiyor?...
Birgün Emirdağ Lahikası 437. sahifesindeki mektubu götürür. Eski başbakanlık binasında, dönemin özel kalem müdürü Ahmet Salih Korur’un tanzim ettiği listenin en son sırası olan 99. sırasına “Emirdağ’ından Bediüzzaman'ın talebesi Hamza Emek” diye yazdırır. Özel kalem müdürü içeri girip listeyi Başbakana gösterir, merhum Başbakan ismi görünce listeyi tersine çevirir ve "bu zatı içeri al" der, dışarı çıkar ve bağırır “Hamza Emek, Hamza Emek.” Orada bulunan milletvekilleri de dahil çokları itiraz eder “bu kişi yeni geldi, biz saatlerce bekliyoruz.” Özel kalem cevap verir. "Başbakan listeyi ters çevirdi, emir onundur.."
İçeri giren Hamza Emek ağabey diyor ki “İçeri girdim Adnan Menderes beni karşılarına oturttu, oturduğu yerin arka duvarında Ka’be resimli küçük bir duvar seccadesi vardı. Mektubu okudu ve dedi ki “Hocaefendi hazretlerine benden çok selam götür onun ellerinden öperim. Hocaefendi hazretlerine de ki “biz bu koca DP'de beş kişiyiz eğer istediğim manada 55 kişi olursak, bu anayasanın üstüne besmele çektirecem ve onun arzu ve isteklerini hayata geçireceğim, çok zor şartlarda çalışıyoruz, dua etsin, himmetini esirgemesin.”
Yine ağabeyimiz derdi ki: Emirdağ'da okuyorum o zaman lise ve orta okul talebelerinin başlarında o meşhur şapkalar var ve mecburi idi. Ben de Hz. Üstadın yanına şapka ile giriyorum ve hizmetinde bulunuyorum. Bir baktım PTT'den bir posta memuru kapıyı çaldı ve Hz.Üstad bana dedi ki “Bu posta memuru benim yanıma gelirken şapkasını salona koyar öyle yanıma girer.” Bana çıkar dese çıkarırdım fakat bu tarzda bir irşatta bulundu o gün bugün hiçbir şapka giymedim. Sonra eserlerin içine girince şapka meselesi anlaşılmış oldu..
Bir hatıra daha: Liseyi bitirdim üniversiteye gitmek istiyorum, kendilerine danıştım. “Bu hizmet ve ben sana yeterim, büyük ihtiyaç var, ticarete ve hizmete devam eyle sen istihdam ediliyorsun" dedi. Ayrıca DP ilçe başkanlığı içinde, kendileri izin verdi onun akabinde o görevi bir müddet devam ettirdik ve çok hizmetlere vesile oldu…”
Bu zatlar birer destan gibi, nerelere sığdıracaksın? Kitaplara sığdırıyorlar, onları kalplere sığdırmak ve onların hayatlarını kahramancasına yaşamak ve yaşatmak lazım. Uzun boylu mert ve güler yüzlü, halim selim bir zattı, onunla yürürken bir arkadaş gibi yürürdük.