Yıllar önce okuduğum bir yazıda İmam Şafinin mealen Ben ne zaman bir alimle münazara yaptıysam kazandım. Ne zaman bir cahille yaptıysam kaybettim manasında bir sözünden bahsedildiğini hatırlıyorum.
Yine Halid bin Velid (ra) tarafından İrana yapılan seferlerde zamanın İran hükümdarı tarafından yapılan tekliflere elçinin verdiği cevap da çok hoşuma gitmişti. Elçi o cevapta Biz; Allahla insanların arasından sizi çıkarmak ve insanları Allahları ile baş başa bırakmak için savaşıyoruz demişti.
Yine Resul-i Ekrem (ASM)ın da Seninle bir kimsenin İMANA gelmesi, senin için sahralar dolusu kırmızı koyundan daha hayırlıdır dediği de malumdur. Bu şekilde prensipleri alt alta çıkarmak ve bunlar üzerinde konuşmak gayetle mümkündür.
Sitemizde yayınlanan bir kısım alıntı yazıların Risale-i Nur ve Bediüzzamanın -ezber bozar mahiyette- düşüncelerine aykırı olduğu aşikardır. Hatta bu yazıların maksatlı olarak yazılmış olduğu da iddia edilebilir. Kişiliklere hakaret edilmeden ve incitilmeden demokratik tepki konulup izahat da getirilebilir. Eleştiri getirirken de nefret ettiğimiz bu kişilerin tebliğimizin bir muhatabı olduğu ve olaki bir gün çok sevdiğimiz biri olabileceğini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Bir fikir irad ederken "bunun İslamda ve Kuranda yeri yoktur" demek için derinlemesine bir Kuran ve İslam ilmi sahibi olmak gerekir. Peygamberin (ASM) hayatını ve hadislerini çok iyi bilmek ve ona göre hüküm vermek gerekir. Bu nedenledir ki İslam alimleri İslam ve Kuran adına konuşurken azami dikkat ve hassasiyet göstermektedir. "Bu mesele Kuranda yoktur" demek için Kuranın bütün ilimleriyle göz önüne serilmesi gerekir.
Kim olduğumuz, nerde yazdığımız, saçımız, sakalımız, kıyafetlerimiz veya bir ilimdeki uzmanlığımız asla ve asla bizi İslami HER meselede söz sahibi yapmaz. Bizim ilmimiz, birikimimiz ve çalışmamız ancak kendi nispetince ve ancak sırf Rıza-i İlahi gözetilerek bir söz söylem hakkını verebilir.
Yine bir internet sitesi kaynak gösterilerek Bediüzzamanın Ehl-i Kitapla diyalogla ilgili söylemlerini netleşrirmeye çalışmak mümkün olmayacaktır. Risale-i Nurun hocası Risale-i Nur'dur kaidesince bir meselenin anlaşılabilmesi için tüm Risale-i Nurun okunması ve birlikte değerlendirilmesi gerekir. Bunun aksine serd edilen fikirleri İmam Şafinin sözü muvacehesinde değerlendirmek gerekir.
Tebliğde esas olan muhatap olunan kişi veya toplumla Allah arasındaki putların kırılması şarttır. Bu putlar Lat olur, Uzza olur, Şah olur veya Peygamberin ve Kuranın inkarı olur. Eğer siz Lat veya Uzzayı kırar, Şahın düşünceler üzerindeki baskısını ortadan kaldırır veya Ehl-i Kitaba Muhammed (ASM) ın peygamberliğini Kuranın hakkaniyetini kabul ettirirseniz kişileri Allahla baş başa bırakırsınız. Gerisi Allaha kalmıştır. Netice itibariyle hidayete erdirme Allaha aittir.
Esas önemli olan bu tür yazılar karşısında bizim ortaya koyduğumuz tavırlardır. Eğer çok sert ve agresif tavır sergiliyorsak bu imanımızı gösterir. Ama bu mesele ile ilgili bahisleri hatırlayıp kendi vicdanımıza ikna edici cevaplar verebiliyorsak bu imanın taklidi olmadığını ortaya koymuş oluruz.
Eğer ki cevap veremiyorsak bunu tembelliğimize yorup biraz daha okumamız gerektiği şeklinde anlayıp daha fazla okumamız gerekir.
Bediüzzamandan atmacanın taslitinin serçe kuşunun istidatlarını geliştirdiğini okurken hayvanlar alemindeki bir hakikatten değil aynı zamanda sosyal hayatın gerçeği olarak algılamak gerekir.
Risale-i Nur ve Bediüzzamanı yanlış ve eksik anlayışların tekdüze hale gelen düşünce ve okuyuşlarımızı derinleştireceğini unutmamak gerekir. Neticede dünya "biz" eksenli dönmemektedir. Başkalarının hakkımızdaki yanlış düşüncelerini bilmek ve bunu bizim fikirlerimizi doğru anlatamadığımız olarak anlamak ve fikirlerimizi daha güzel anlama ve anlatmak için bir teşvik kamçısı olarak görmek gerekir.
Aksi halde agresifleşmenin kendimize ve belki de davamıza zarar vereceğini bilmek gerekir. Sitemizde yayınlanan menfi alıntıları bu muvacehede değerlendirmek gerekir. (D.Ö)