Merve Safa Kavakçı: Said Nursi Hazretlerine saygım sonsuz

Amerika'da yaşamını sürdüren Merve Kavakçı ile yapılan röportaj

Kemal Benek'in röportajı:

Merve Safa Kavakçı:

Statüko başörtüsünden neden bu kadar çok korkuyor olabilir?

Başörtüsü sembolik bir değer taşıyor. Statükoyu koruma, rezerv etme, onu değiştirmeme, ‘böyle gelmiş böyle giderciliğe’ sahip çıkma mantalitesi bu.

Başörtüsü yasağını arkadaşlarınıza anlattığınızda bunu nasıl karşılıyorlar?

Bir defa müthiş bir şaşkınlık var bu konuda. Anlaşılamıyor bu. Türkiye’yi daha yakından tanıyınca meselenin başörtüsü sorunu olmaktan çok elit kesimin, mutlu azınlığın, beyaz Türklerin, çoğunluk üzerindeki hakimiyetinin devamı kavgası olduğu ve statükoyu böylece koruma kavgası olduğu ortaya çıkıyor. Bunu da biliyorlar. Son yıllarda bazı değişiklikler görüyoruz. Amerika’nın çeşitli organizasyonlarında hem de hükümet bazında başörtüsü yasağı ile ilgili konuyu özellikle yakından takip ediyorlar.

Amerika’da Türkiye’deki gibi “şuraya başörtülüler veya haç takanlar giremez” şeklinde bir kamusal anlayış var mı?

Hayır yok. Böyle genel bir anlayış elbetteki yok. Bazı yerel bölgelerde geçici sıkıntılar olabiliyor. Mesela ehliyet alırken kadınların peçelerini -dikkatinizi çekerim başörtüsü değil- açmaları konusunda bazı sıkıntılar yaşanıyorsa da buradaki sivil toplum örgütleri Amerikan hükümetindeki ve de Kongredeki bazı komisyonlar bu işlere hemen müdahale ediyorlar. Adalet bakanlığı da bu konuda görevli. Herhangi bir lokal haksızlık olursa kişi olarak Adalet Bakanlığına hemen başvurabiliyorsunuz.

Zaten o arada sivil toplum örgütleri haksızlığı yapan organa haksızlık yaptığını, bunun hukuki boyutlarının olabileceğini, yaptırımdan vazgeçmesi gerektiği şeklinde uyarılarda bulunuyorlar. Hemen olduğu yerde hadise sonuçlandırılıyor ve haklar iade ediliyor. Aksi takdirde hukuki bir prosedür ortaya çıkar ki böyle bir şeyi Amerika henüz yaşamadı. Bunun maddi ve manevi sonuçları çok ağır olur.

Ayrımcılığı yapan taraf kamusal bir özürle medyaya duyuruluyor ve haklar iade ediliyor. Mesela Florida’da sonradan Müslüman olmuş bir hanım yüzündeki peçeyi açmak istemedi. Ehliyet almak için ehliyet müdürlüğüne gittiğinde o hak dahi bu kadına tanındı. Bu dinin gereğidir dendi. Başörtüsünden bahsedersek Türkiye’deki gibi herhangi bir sorun hiçbir şekilde yok.

11 Eylül’den sonra Amerika’da siz veya kızlarınız herhangi bir zorluk veya rahatsızlık yaşadınız mı?

Bir başörtülü kadın, bir akademisyen, bir siyasetçi, bir anne olarak Türkiye hayatıyla ABD’de yaşamak arasında elbetteki fark var.

Burada Türkiye’de yaşadığımız sıkıntıları yaşamıyoruz. 11 Eylül sonrası Amerika’ya baktığımızda da elbette bazı sıkıntılar yaşanmakta ama ben şahsen bunları tecrübe etmedim. Hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadım. Ama 11 Eylül sonrası dünya zaten artık eski dünya değil. Dünya da tamamen değişiyor Amerika’da bundan nasibini aldı. Amerikalı Müslümanlar da maalesef bundan nasibini aldı. Bazı sıkıntılar yaşanıyor.

Bunların bir kısmı 11 Eylül hadiselerine karşı geliştirilen bir refleksin parçası. Bir kısmı şu andaki Bush yönetiminin tutuculuğuna bağlı olan gelişmeler maalesef. Ümit ediliyor ki Demokrat birisi veya başka bir Cumhuriyetçi başa gelirse bunlar bir süre sonra değişir. Bir kısmı da teröre karşı açılmış global savaşın uzantıları maalesef. Bunları tam anlamıyla ileriye dönük değerlendirmek zor. Ama şahsen herhangi bir sıkıntı yaşamadığımı ifade edebilirim. Başörtüsü bazında da düşünülürse tabi hayat burada daha kolay. İnsanlar sizi görüntünüzle değerlendirmiyorlar.

Türkiye’de değişim olduğunu ama pek yeterli görmediğiniz şeklinde mi düşünüyorsunuz?

Türkiye 5-6 veya 10 sene önceye nazaran elbetteki olumlu gelişmelere şahit oldu. Bir defa inanan bir Müslüman olarak ileriye ümitle bakmak mecburiyetimiz var. Gelişmeleri de, katedilen yolu da inkar etmek mümkün değil. Ama bu bizler için yeterli değil. Dünya, İslam Dünyası, Diasporadaki Müslümanlar, Batı Türkiye’den çok şey bekliyor. Onun için beklentilerimiz çok fazla. Türkiye’deki gelişmelerin bu beklentilere yetişmiş olduğunu da söyleyemiyoruz maalesef.

Burada akademi alanında başörtüsüyle ilgili yazılan eserler son yıllarda arttı. Bu literatürün geliştirilmesi lazım. Bunları yazanlarla görüşmek lazım. Ben şahsen damla olmaya çalışıyorum bu büyük okyanusta. Başörtüsü yasağı mağdurlarının buralara gelmeleri, seslerini duyurma imkanları olmayabilir. Bunun için onların sesi olmaya, onların gözyaşını buralara birilerinin taşıması lazım diye düşünüyorum. Bununla meşgulüm şu anda. 

Amerika’daki medya ile Türkiye’deki medya arasında ne gibi bir tutum farkı var?

Amerikan basınında da elbetteki yozlaşmalar var. Belli siyasi grupların veya sivil toplum örgütlerinin belli anlayışları, dini, kültürel veya siyasi anlayışları ağır bastığı, sözünün geçtiği, hatırının sayıldığı görsel veya yazılı medya kanalları var. Ancak Türkiye’deki gibi bir monopoli yani tek elde, birkaç elde toplanma ve bunların asker, sivil, bürokrasi, seçilmişler, atanmışlar ile girift ilişikleri yok. Zaten sorun bundan kaynaklanıyor. Yönetimdeki güçler dengesinin birbirinden bağımsız olamamasından kaynaklanıyor Türkiye’de.

Bediüzzaman Said Nursi ve eserleri Risale-i Nur hakkında ne gibi bir bilginiz var?

Said Nursi Hazretlerine saygım sonsuz. Sadece dönemin büyük İslam alimlerinden bir tanesi olması nedeniyle değil. Ayrıca sıkıntı çektiği, hapis kaldığı dönemlerde dedemin onu ziyarete gitmiş olanlardan bir tanesi olması, sohbetlerinden istifade etmiş olması sebebiyle de özel bir saygım ayrıca var.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Sosyal - Medya Haberleri