Bu başlığı yazdıktan sonra epey düşündüm. Ya bir şey yazamaz beşer bu başlığın altına ya da kütüphaneler dolusu kitaplar yazmak gerekir! Belki de bu yüzden, (sair annelerimize kıyasla) çok şey bilmiyoruz, çok şey okuyamıyoruz onunla ilgili… Hristiyan kalemleri alıp başını gitmişken bir hadsizliğin içinde, bu büyük saygı ve hürmet; tevhid kalemlerini geri çekmiş bu cesaretten... Sadece saygıyla susuyoruz Meryem’in mihrabı önünde… Ona “susma orucu” emredilmişti, çünkü Kelimetullah gelmişti ve sözü söyleyen o olacaktı. Sustu… bizler de sustuk yanlış yapmak kaygısıyla… Zira “Allah’ın Kelimesi”’ne Anne olana, söyleyecek sözümüz ne olur acep?
Bildiğimiz kadarıyla… Allah’ın Kur’an-ı Azimüşşan’da onu anlattığı kadarıyla…
“(Ey Resulum!) Kitapta Meryem’i de an” ( Meryem Suresi/ 16. Ayet)
“…Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir çiçek gibi yetiştirdi…” ( Al-i İmran/ 37. Ayet)
“Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yarattı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.” ( Al-i İmran Suresi/ 42. Ayet)
Resulullah, kızı Fatıma güzel konuştuğu vakitlerde onu Hazreti Meryem’e benzeterek iltifat edermiş. “Ey benim aklı Meryem’e benzeyen kızım…” Akıl ve kalp!
Bu yüzden başımızı kaldırıp, bir yön aradığımızda Hazreti Meryem pusulasını görüyoruz. Hem insanlığın seçkini ve hem de kadınlık göğünün işaret yıldızıdır o. Yolumuzu buldurur bize; hicabı, sabrı, şefkati ve inancıyla… Çünkü o yaşadığı her acı, her görevle bize de bir ders bıraktı.
Çünkü o “ adı Meryem” olandı.
Risale Akademi bir sempozyum düzenledi hafta sonu. Siirt’ de düzenlenen bu sempozyumun başlığı “Medreseler ve Din Eğitimi” idi. Kadınlarla ilgili de tebliğ sunuldu ve sempozyumun sonuç bildirisinde de yine Kadınlar ve Eğitim hakkında bir madde yer aldı. Kendi adıma teşekkür etmek istiyorum. Allah hayırlara vesile kılsın inşallah.
Kadınlar eğitim görmeli mi? Görmeliyse nerede ve ne kadar? Karma eğitim mi yoksa evlerine çekilip kendilerini mi yetiştirmeliler? Ne çok tartışıldı bu başlıklar, ne çok konuşuldu yıllarca... Sonra öyle bir noktaya gelindi ki, evet! kadın eğitimsiz olursa, nesiller ümit vaad etmiyor denildi. Vesaire…
İşte bu sempozyum ve onun düşündürdüğü Medresetüzzehra, bir kadın olarak aklımın aydınlığına Hazreti Meryem ışığını koydu… Çünkü ne zaman Risalelerde şefkat kahramanlarını okusam ya da düşünsem, hep Hazreti Meryem’e çıkmıştır yolum. Evladının Risaletinde yaşadıkları, sabrettikleri ve şefkatiyle bir kahraman anne, bir şefkat kahramanı ve bir öğretmendir o. Evladına dayanak ve şefkat sağanağıdır.
Hazreti Meryem yaşadığı zaman ve yer içindeki en büyük eğitim merkezinde eğitim gördü. Beytül Makdis! Yani “Mukaddes Ev.” Annesi Hanna, onu bu mukaddes evin hizmetine adadı. Beytül Makdis bir çok peygamberlerin toplantı yeri olmuştu ve Tevrat alimlerinin de ilim merkeziydi. Alimler “Allah yoluna adanan” bu küçük kızın himayesi için kura çektiler. Cenab-ı Hakk bu himayeyi Hazreti Zekeriya’ya nasip etti. Babasını hiç görmedi Hazreti Meryem, annesini ise çok küçük yaşta kaybetti. Şefkatle sarılan bir evlat olarak yaşamadığını biliyoruz. Ama Allah’ın rahmetiyle kendisi bir şefkat olarak yetiştiriliyordu.
Ona Mukaddes Ev içinde, yüksekte bir oda yapıldı. Öğretmeni Hazreti Zekeriya idi. Bir peygamberden ders alıyordu, bir başka peygamberi yetiştiren anne olmak için… Tevrat’ı ve o dönem bilgilerini en iyi şekilde öğrendi. İlahiyat, fıkıh, hat, vaaz… Bunlar bildiğimiz kadarıyla onun eğitim dalları. Çocukluğundan itibaren (İslam kaynaklarında tahmini 4-5 yaş diye geçer) bu yüksek odacıkta Cenab-ı Hakka ibadet ve takvayla geçti yılları. Yüzlerce erkek öğrencinin olduğu Beytül Makdis’in yegane hanım öğrencisiydi, kimsenin görmediği ve kimseyi görmeyen… Tevrat’a vakıf bir hafızdı ve bir öğretmen olmuştu. Oğlunun yani İsa Peygamberin ilk öğretmeni o oldu, her anne gibi... Oğluna okuma ve yazmayı o öğretti.
İnancımız nice alim hanımlar ve öğretmenlerin anıtlarıyla dolu. Şefkat Kahramanlarıyla dolu. Mübarek Analarımız, annelerimizle dolu…
Medresetüzzehra gaye-i hayalinde, kadınların açacağı kapılar vardır ve olacaktır inşallah! Annelerin, eşlerin, hanımların, insanlığa sunacağı bilgiler, ilimler, öğretiler…
Çünkü; Şükürler olsun ki, Risale-i Nur Müslüman hanımlara tıpkı Hazreti Meryem’in odacığı gibi bir ilim dünyasının, tefekkür ve ibadet dünyasının yolunu açmıştır. Evlerimiz, dersanelerimiz ( teşbihte hata olmasın) bir Meryem Odacığı olmuştur. Onlara da eğitim verelim mi, vermeyelim mi, verirsek nasıl verelim soru işaretlerine şefkatle ve sabırla tebessüm ettik bu odacıklardan… Bir ilim denizinde yüzerken.
Şimdi yine şefkatli tebessümlerle, evlatlarımızı Medresetüzzehra’ya, Allah’ın hizmetine vermek görevimiz. ( Hanna Anne gibi) Allahın güzel bir şekilde kabul buyurmasını dileyerek…
İşte bu güzelliklerin konuşulduğu, tartışıldığı günlerde, kadınlara ilim yolunu açanların anıldığı günlerde, “Meryem’i de an” mak gerekirdi elbet, çünkü o göğümüzde bir işaret yıldızıdır ve biz kadınlara yönümüzü buldurur. Tıpkı ilim’de ve şefkatte olduğu gibi…
Duayla.